"Ha Aylin yaşamış ha ben, ne fark eder isim değişikliği?.."

A -
A +

Etrafa biraz dikkat kesilen herkes olup biteni çok rahat görebilir, gizli saklı bir şey yok ki. Temiz, nezih ve zeki çocukların, evvelemirde tabiatın tabii ritmine kolayca irtibatlandırılmış bir epistemolojiden, kendi inanışlarından şu ya da bu şekilde uzaklaştırılması için oldukça çabuk koparılmalıydı. Buna ihtiyaç çoktu, imkân da vardı; öyle de yapıldı. Örf, âdet, töre ve geleneklerden, harstan, medeniyetten, kültürden, hayattan ve ilim ehlinden, bilgi dünyasının işleyişinden koparıldık hep birlikte.

 

Zor bir işti ve şimdi gördüğüm kadarıyla, en ince noktasına kadar detaylandırılmış bir insan yetiştirme programından yara bere almadan kurtulmak her yiğidin harcı değildi. İşte bu yüzyılda “Zamane gençlerin hikâyesi” deyip de geçemiyorum. Ha Aylin yaşamış ha ben, ne fark eder isim değişikliği? Neticede hepimiz insandık ve dünyaya bir defa geliyorduk, bir defa ölüp ahirete, sonsuz hayata dönecektik!

 

Aylin’in bahse konu olan hayatının bir benzerine sizler de şahit olmuş veya bir başkasından duymuşsunuzdur. Ondan bizzat dinlemem, hayata bakış tarzımı iyice şüphe üzerine kurmama sebep oldu, onunla olan ülfetimi artırdı. Benim yerimde olsaydınız aynısını sizin de hissedeceğinizi biliyorum. Yakın arkadaşım olması sebebiyle üzerimdeki tesiri de o kadar kuvvetli oldu.

 

Dinlediklerim, okuduklarım, beni ben olmaktan çıkarmak üzeriydi. Bu görüşüme katılıp katılmamakta tereddüt bile etseniz sözümü bitirmeye kararlıyım. Öyle hadiseler gelişecek ki, dahası “Bunların devamı var mı acaba?” diye kendinize sormadan da edemeyeceksiniz.

 

Bizler, bu devlette bolluk içinde yaşayan ama mesut olmaya muvaffak olamamış doyumsuz gençlerdik. Bazılarına göre bir baltaya sap olamamış, ipsiz sapsız takımıydık. Futbol takımı fanatikliği kesmediği için daha büyük maceralara aç, çaresiz gençlerdik. Halk içinde hürmet görecek ne bir muvaffakıyetimiz olmuştu, ne de “KIZILELMA” mahiyetinde ileri bir hedefimiz vardı. Doğruydu, çoğumuz işsizdik ama ekmeğe muhtaç gariban işsizlerden farklıydık. Bizler sabah erken kalkıp bir işte çalışamazdık. Özendiğimiz kaymak zenginlerdeki gibi hayat, bizler için hava kararınca başlar, sabahın aydınlığına kadar devam ederdi. Herkes sabah ezanlarıyla ayağa kalkarken bizler yorgun ve huzursuz yatardık. Yatmasak da bir köşede sızar kalırdık. Biz buna "mecburi uyumak" diyorduk kendi aramızda.

 

Çok imrendiğimiz zenginler de merhametsizdi. Zenginliklerini bizlerle paylaşmaz, ayak işlerinde kullanırlardı. Kızlara o…puluk, erkeklere filmlerde, dizilerde en fazla figüranlık verirlerdi.

 

Bir rüya âlemindeydik anlayacağınız. Önce kendimizi, sonra herkesi inandırmaya çalıştık bu modern hayal dünyasına. Artık yalnızlığımızda da, yalnız değildik. Epey taraftarımız oluşmuştu. Sosyal medya sanki bizim emrimizdeydi. Harley Davidson'cular, kulakları küpeli, pantolonları jiletlenmiş sanatçı geçinenler, yerli yabancı basın, ne söylediklerini pek anlamasalar da envaiçeşit teşkilat yanımızdaydı. Düne kadar nefret ettiğimiz kapitalistler, bankacılar bile… DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.