Bu sefer babama kükremişti annem:
- Bak hele şu adama! Ağzının var olduğunu biliyordum da dilinin olduğunu bilmiyordum! İyi oldu, bunu da öğrendik, şükür! Konuş, hadi düzelt bu devrilen arabayı, kaldır bu yıkılan enkazı! Hadi ne duruyorsun? Konuşsana dilini mi yuttun çokbilmiş adam?
- Bir şey demedik Hanım! Hani olan olmuş!
- Olan olmuş falan anlamam! Kız Jale! Ben anneysem seni burada, bu şartlarda bırakamam! Biz seni sokaklarda bulmadık! Ne zor şartlarda büyüttük! Hadi eve gidiyoruz! Ne hâlleri varsa görsünler bu miskinler!
- Anne ne söylediğinin farkında mısın?
- Bak şimdi de “deli” damgasını vuracaklar! Vay başıma gelenler vay!
- Anne bir rahat nefes al da öyle konuşalım!
- Akıl ver, yol yordam öğret, bildiğini yap, sonra da acısı bana kalsın! O zaman mesut olursun değil mi? Fazla konuşma da yürü!
- !!!
Ailemizin kararlı ve acımasız tutumunu uzaktan gören Tanju;
- Annemiz haklı Jale! Hadi ben size bir taksi çağırayım. Birkaç gün ana kız beraber baş başa kalın, hasretlik giderin. Bu hastane dönüşü istirahat etmen de elzem gördüğüm kadarıyla. Ev işleri bitmez, yemek, çamaşır, bulaşık bir de çalıştığın yer var. Hanımefendi annemize itiraz etme! Haklı! Hem de yerden göğe kadar haklı! Olmaz, mutlaka gitmen lazım. Sağlığına tam kavuş, sonrası kolay. Bu arada evin zaruri eşyalarından da tedarik edeyim öyle gel.
- Annemle gideyim tamam da. Benim görmediğim, beğenmediğim ıvır zıvırı, çulu çaputu eve sokarsan karışmam Tanju!
- Merak etme! Markalarını ve resimlerini gösteririm. Olmazsa, beraber gidip bakarız da... ama önce annemizin kalbi ferahlamalı. Unutma ikimizin artık bir anneciği var, o bizim tek HANIM ANNEMİZ! Canımız!
- !!!
Tanju, yine rol mu yapıyordu, yoksa içinden samimice gelenleri mi konuşmuştu? Doğrusu tam kestiremiyordum. Öyle kafam karışmıştı ki. Çözemediğim problemlerim bilmem kaç bilinmeyenli cebir denklemlerine dönmüştü.
Eve girdiğinden beri ilk defa anneciğim ses tonunu; önce düşürdü, bilahare yavaş yavaş kıstı, hepten sustu. Sanıyorum Tanju'ya o kadar laf göndermesine rağmen, onun alttan alıp “İkimizin artık bir annesi var…” demesi, buzları eritmiş, hatta hepten buharlaştırmıştı. O öfkeli kadın gitmiş, munis biri gelmişti. “Tamam çocuklar, böyle burada olmaz! Hep beraber bize gidelim. Birkaç gün kalın. Hem merhume kayınvaliden için de okuruz, duâsını yaparız. İtiraz istemem, hadi hazırlanın…” diyerek, sinirlerinin yatıştığının mesajını açıkça vermişti. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır...” ecdat sözü aklıma geldi gayriihtiyari.
Baktım babacığım da rahatlamıştı, âdeta gözlerinin içi gülüyordu. Peki bu yumuşamanın mimarı kimdi? Elbette Tanju’ydu. Tanju’ydu da emin olamıyordum ne hikmetse. İçimde öyle bir hain kurt yuvalanmıştı ki… söküp atamıyordum. Bu da benim kuruntum muydu, yoksa şahit olduklarım mıydı, bakalım zaman ne gösterecekti? DEVAMI YARIN