Hayal olmadan hakikate yol bulunmuyor ki!..

A -
A +
 
 
Kalın yün kazağının büyük cebinden sıkı sıkı katlanmış bir lavaş dürümü çıkardı...
 
Arkadaşı Abdullah:
- Hayallerdesin yine İbrahim!
- Hayal olmadan hakikate yol bulunmuyor ki!
- Her taraf kar sen yoldan bahsediyorsun, amma da iş!
- Öyle ya ben de neler düşünüyorum! Ama kar her şeyin üzerini örtüyor.
- Bir senin hayallerin hariç!
- Onlar zihnimde!
- Sen bugüne ve buraya örtmenin altına gel...
- !!!
Cevap vermemek için mi ne; üşümüş ellerini birbirine sürterek ısıtmaya çalıştı İbrahim. Arkadaşının gözlerinden gözlerini kurtarmak ister gibi uzaklara çevirdi bakışlarını. İkisi de sessiz sedasız öylesine yağan kara ve onun arkasındaki derinliklere bakıyordu. Evlerin taş duvarlarını, yapraksız bir iskelet kalmış söğüt ve kavakları saymasak, her taraf; yumurta sırtı misali beyazlara bürünmüştü. Yerlerdeki kirlerin, pisliklerin üzeri bir bir örtülmüş, tertemiz, ak bir sayfa açılmış gibiydi. İnsanı ferahlandıran bir ılıklık; tatlı tatlı içini ısıtıyordu.
- Kar yağarken sıcak oluyor Abdullah!
- He ya! Bana da öyle geliyor!
- Nedendir acaba?
- Bilmem! Sen molla oğlusun, daha iyi bilirsin!
- Ondandır!
- Ondandır ne demek?
- Rabbim ne dilemişse yani! Bıçağı, kesmek için yaratmıştır lakin İsmail aleyhisselâmı kesmemiştir. Ateşi, yakmak için yaratan Rabbimiz, İbrahim aleyhisselâmı yakmamasını dilemiş, gül bahçesine dönüşmüştür göğe yükselen alevleri…
- Baban gibi konuştun!
- İlk hocam! Ne öğrendiysem ondan öğrendim.
- Ben de…
- Öğretmeyi çok seviyordu.
- Hasretlik ifadeleri!
- Çok özlüyorum canım anacığımı, muhterem babacığımı da!
- !!!
- İkisi de yok şimdi!
- Yoklar ama seni çok sevenlerin var İbrahim! Hem kim bilsin ne hikmeti var?
- Mutlaka bir hikmeti vardır ama biz anlayamıyoruz!
- Yüzün de al al olmuş!
- Ayazdan olsa gerek. Sanki anam, babam yanımda olsaydı üşümezdim!
- Madem üşüyorsun git evine!
- Ne bileyim! Karın yağışı dikkatimi çekti. Seyre daldım. Öyle değil mi? Bak; insanları, eşyaları incitmemek için hafifçe iniyorlar, aynı zamanda soğuk ama üşütmüyorlar da!
- Bir şey hem soğuk olacak ve hem de üşütmeyecek! Bu nasıl olur ki?
- Şimdiki gibi…
- Anlayamıyorum seni İbrahim! Aklım almıyor konuştuklarını!
- Anlamak şart değil!
- Tamam! Biliyorum bizimkisi boş lâkırdı!
- Öyle ya! Yine de aslını merak ediyoruz!
- Küçüksün ama büyükler gibi laflar ediyorsun İbrahim!
- Sana öyle geliyor Abdullah!
- Yok yok farklısın!
- !!!
Kahverengi koyun yünü kalın kazağının büyük cebinden sıkı sıkı katlanmış bir lavaş dürümü çıkardı, bölüp bölmemek arasında bocaladı, hiç yemek canı çekmiyordu Abdullah’ın. Vermek için arkadaşına uzattı. “İstemem” mânâsında başını salladı, elinin tersiyle yerine koymasını işaret etti İbrahim. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.