Her işte olduğu gibi evlilik de fedakârlık ve hoşgörü ister...

Sesli Dinle
A -
A +

"Tanju Beyle aranızda neler var bilemem? Bildiğim tek şey; huzur ve saadeti yakalayamamanız..."

 

 

 

Doktor Nefise Hanım:

 

- Dedim ya çok üstün vasıflarınız var Jale Hanım. Bir bakıma öyle, sizin anladığınız gibi bir mânâ çıkarılabilir. İlave etmemiz lazım gelirse; o saydığın fiziki tespitlerin dışında göremediklerimize de vukufiyet hasıl olursa, işlem tamamdır. İlk bakışta üstünkörülük, geçicilik, şuurlu görüşte ise seçicilik, işin mahiyetini anlama vardır…

 

- !!!

 

- Daha nasıl söylesem? Meselâ; bakmakla en fazla eşyayı tanırız… Görmekleyse de anlar, kavrarız… Bakınca; eşyayı yalnız seyrederiz… Görünce; muhakeme eder bir hükme varırız. Bakmanın üst seviyesi tanımak… Görmeninkiyse yaşamaktır… Bakan; gördüğünü anlatır… Gören ise; fikir yürütür, yorumlar… Bakınca; kenardan tutarız… Görünce; iki elimizle sarılırız… Bakınca severiz… Görünce hayran oluruz.

 

- Demek ben şimdiye kadar karşılaştığım her şeye bakmışım sadece, görmemişim aslını. Tanju ile aramızdaki uçurumun gittikçe açılmasının temel sebebi de bu bakıp görmemekle alakalı olsa gerek.

 

- Tanju Beyle aranızda neler var bilemem? Bildiğim tek şey; huzur ve saadeti yakalayamamanız. Her işte olduğu gibi evlilik, tam fedakârlık ve hoşgörü ister. Mesut ve bahtiyar olabilmek için bu ikisi şart.

 

- !!!

 

- Mevlânâ Hazretleri “İki kişi hemfikir olur anlaşırsa, hiç şüphe yok ki aralarında birleştikleri ortak bir şey vardır! Bir kuş, kendi cinsinden olmayan bir kuşla nasıl uçar?” diye bizlere asırlar öncesinden suâl göndererek kılavuzluk ediyor.

 

- Çok manidar sözler bunlar.

 

- Elbette öyle! Kendi kıymetlerimizi bilmiyoruz, öğrenmek de istemiyoruz Jale Hanım. Mesnevi-i şerîf bu ibretlik ifadelerle dolu. Dünya farkına vardı da bizimkiler hâla Jean-Jacques Rousseau, John Locke, Montesquieu, Voltaire gibilerden medet umar durumda! Buna “Kimlik bunalımı” hastalığı denir.

 

- Maalesef!

 

- Bu sebeple, eskiden bir insanı tanımak istedikleri zaman, çevresine, görüşüp konuştuğu insanlara bakarlardı. Bir ecdat sözümüz: “Arkadaşını söyle, senin ne olduğunu söyleyeyim…” şeklindedir.

 

- !!!

Nefise Doktor’umla çok şeyler konuştuk o gün. Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlayamadım. Stres ve sıkıntım tamamen dağılmıştı. Başka bir doktora da muayene olma ihtiyacı duymadan, rahatlamış olarak ayrıldım. Yolda yürürken ayaklarım yere basmıyordu sanki. Kendime çekidüzen verecek, aklımı başıma toplayacaktım.

 

“Ah! Bir de sözümde durabilsem!” dedim, yürüdüm.

 

Eve gelip çantamı açtığımda Nefise doktorumun en son verdiği kitap dikkatimi çekti. “Bebek Nasıl Büyütülür?” Sayfaların arasında pembe bir kâğıt ucu görünüyordu, hemen açtım, şunları yazmıştı:

 

“Geceleri uykunun en tatlı olduğu bir anda, kocaman çığlıklarla uyanacağınız yeni hayatınız hayırlı ve mübarek olsun. Keyifli uykusuz günleriniz için şimdiden “Allahü teâlâ yardımcınız olsun...” diyor, bebeğiniz ve siz ebeveynleri için ise sağlıklı hayırlı uzun ömürler diliyorum kıymetli Jale Hanımefendi Kardeşim… Dr. Nefise…” DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.