"Bir gün yaşlı bir adamın hindisi çalınır. Adam oğlunu çağırır. “Çabuk bu hindiyi çalanı bul ve cezalandır!" der...
Kitaplar bana mahcup, üzgün ve biraz da kırgın bakıyorlardı. Sanki; “Biz sana ne demiştik?” diyor, üzülüyorlardı. O heyecanla kalktım en yakınımda olanlardan birini çektim aldım öptüm yüzüme gözüme sürdüm. Alelacele bir yer açtım. Okudum ağladım, ağladım…
***
Bir gün yaşlı bir adamın hindisi çalınır. Adam oğlunu çağırır. “Çabuk bu hindiyi çalanı bul ve cezalandır. Eğer bulamazsan başımıza büyük felaketler gelir” der.
Oğul güler. “Baba delirdin mi? Bir hindimiz çalındı diye başımıza ne felaket gelebilir?”
Baba şiddetle kızar. “Hindi mühim olmayabilir ama çalınmış olması küçümsenemez! Dediğimi yap ve hindiyi çalanı bul!”
Oğul babasını ciddiye almaz. “Bir hindi için uğraşmaya değmez” diye düşünür.
Aradan bir müddet geçer. Bu kez yaşlı adamın devesi çalınır. Oğlu koşarak çadıra gelir. “Baba kızıl tüylü en iyi devemiz çalındı…”
Baba; “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” diye sorar.
Oğul “Baba deve gitti, sen hâlâ hindi diyorsun!”
Israrla “Sen hindiyi çalanı bul…” der adam.
Oğlan gider. Deveyi çalan da bulunmaz…
Aradan zaman geçer. Oğlan yine heyecanla babasının çadırına gider. “Baba bu kez de yağız atımız çalındı” der. Adamın en kıymetli varlığıdır Arap atı.
Ama adam, oğluna “Sen hindiyi çalanı buldun mu?” diye yine sorar.
Oğlan “Babam hâlâ aynı yerde…” der, gider. At da, çalan da bulunamaz…
Ve bir süre sonra oğlan ağlayarak çadıra gelir. “Baba kardeşimi kaçırmışlar…” der.
Baba deliye döner. “Sana ısrarla demiştim hindiyi çalanı bul diye! O gün onu bulup cezalandırsaydık bugün bu felaketlerin hiçbiri başımıza gelmeyecekti. Hindimizi kolay çalabileceklerini görünce her şeyimize göz diktiler ve de en kıymetli mallarımızı, canımızdan can evladımızı da kaybettik!”
Bu kısa hikâye anlayana çok şey ifade ediyor. Hani derler ya “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az…” Çıkaracağımız mana yüklü, netice şu: İslâmiyet’te GÜNAHA GİDEN YOLLARI en küçüğüne ve en baştan itibaren mâniler koymazsak onlar çığ gibi büyüyerek önüne çıkanı ezer geçer, nice felâketlere sebep olur, sel olur etrafını yıkar, afat olur yakar kavurur, en fenası da insanı CEHENNEME sürükler ebediyen mahveder de farkında bile olunmaz.
“Ne ki bir BAKIŞ?” deyip geçmemek lazımdır! Unutmayalım ZİNAYA giden yollar, açılan kapılar bir bakışla başlar!
Bir lira HARAM lokma yiyerek başlar milyarları haramla yemek. Her çeşit alkollü İÇKİNİN DAMLASI bile HARAMDIR bu sebeple.
Bir vakit NAMAZI kaçırmak, aylarca secdeden uzak kalmaya sebep olur bazen.
Kaş gözle, ima ile başlar GIYBETE açılan kapı.
GÜNAHIN KÜÇÜĞÜ YOKTUR, KİME KARŞI İŞLENDİĞİNİ DÜŞÜNÜNCE!
***
Bu kaçıncıydı beni ikaz ediyorlardı. Bunlar kitap değil sanki başka bir şeydi. Hem de ne hata işlesem onun kestirmeden cevabı mahiyetinde bana ders veriyor, aklımı başıma toplamamı istiyordu. DEVAMI YARIN