Huzur ve saadet gözyaşları...

A -
A +

Putperestlerin Müslüman olmasına vesile olan, şöyle devam etti anlatmaya:

 

-Nihayet bir gün müjdeli haber geldi. İçinde sadece bir Müslümanın yaşadığı bu put merkezinde bir grup köylü, Müslüman olmak istiyormuş. Böylesi güzel bir haber hem görmezden gelinemez hem de geciktirilemezdi.

 

Fâni dünya işte… Bir güzellik yaptın yaptın, yapamadıysan hepten ziyandasın.

 

Yağmurların rahmet olup arzı, îmâna gelenlerin de gönülleri yeşerttiği güzel bir günde köye ulaştık. Çekingen, mahcup hâlleri her yerinden okunan köylüler, merakla bizi bekliyordu. Merasim yerinde sohbet nasihat ve vaazlar yapıldı. İslâmiyet'in güzellikleri anlatıldı. Allahü teâlânın varlığı, birliği, mekândan münezzeh olduğu, yarattıklarının hiçbirine benzemediği, bütün sıfat-ı zâtiyesini, sıfat-ı subutiyesini, eski putlarınsa cansız ve güçsüz oluşu misallerle izah edildi.

 

Müslüman olanların ve namaz kılanların bu sebeple hemen ölmeyecekleri, ölümün Allahü teâlânın emriyle olduğu vurgulandı. Maalesef bu iptidai kabilelere “Müslüman olduklarında hemen fakir olacağı ve öleceği…” fikri yaygınca işlenmişti. Ön şartlılıklarını kırıp hakikatleri yerleştirmek o kadar da kolay olmuyordu.

 

Sonra da beraberce Kelime-i şehadet getirdik. Önlerinde şimdi bembeyaz bir sayfaları vardı artık. Küfrün ve şirkin kararttığı kirli amel defterleri yok olmuştu. Tertemiz defterleriyle hayat onlar için yeniden başlıyordu. Beraberce öğle namazı kıldık. İlk kez secdeye varan alınlar, Allahü teâlânın huzurunda rükûya varıp eğilen başların sevinç karışımı korkaklığı gözden kaçmıyordu.

 

Biraz önce en büyük İslâm düşmanı olanlar şimdi “İhvan-ı din” yani din kardeşimiz olmuştu… Herkes ağlıyordu. Niçini sorulmayan huzur ve saadet gözyaşları akıtıyorduk hep beraber. Kardeş kardeşiyle her şeyini karşılıksız paylaşır ya biz de öyle yaptık, getirdiklerimizi adil bir şekilde dağıttık. Emanet kurbanlarımızı kestik. Bugün sadece gönülleri değil, sofraları da bayram edecekti garibanların.

 

Bizim hediyelerimiz onları sevindirmiş gibi görülse de asıl mesut ve bahtiyar olan bizdik.

 

     ***

 

Ben bu yazıda hep kendimi gördüm. Nasıl içimdeki görünmez putlarla mücadele edip tek tek kırdığımı, ne sıkıntılara göğüs gerdiğimi bir ben biliyordum.

 

Yazının okunması bitince kendimi tutamadım başladım ağlamaya, bütün mesai arkadaşlarım da ağlıyordu. Hepimizin kalbi hassaslaşmış, merhamet deryasına dalmıştık. Doktor Nefise Hanımın anlattığı bir kısa hadiseyi anlattım. Tam yeriydi.

 

Çölde yaşayan bir bedevi gelmiş Resûlullah’ın huzuruna, (sallallahü aleyhi ve sellem) “Yâ Resûlallah ben Müslüman olmak istiyorum…” deyip Kelime-i şehadet getirmiş. O andan itibaren de başlamış ağlamaya.

 

DEVAMI YARIN

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.