İçi hocasının muhabbetiyle taşıyordu...

A -
A +
Kuş cıvıltılarına karışan toprak ve çimen kokuları her tarafı dolduruyordu...
 
Ona buna baktım hepten yanıldım,
Ne güler yüz gördüm, ne de anıldım.
Sarık cübbe giyip âlim sanıldım.
Cami büyük ama kapı açılmaz!
 
Tohumken toprağa yere saçıldım,
Filiz verdim, gonca olup açıldım.
Deste deste orak ile biçildim.
Harmanım var ama yolum açılmaz!
 
Bilmeyerek keder damına çıktım,
Kendim ettim, kendi evimi yıktım,
Bu halimden bıktım hem de çok bıktım,
Lal değilim ama dilim açılmaz!
 
Hoca, kaderden gayriye kaçamam,
Ana baba, çoluk çocuk seçemem.
Akarsular derin salsız geçemem.
Yelken fora ama benim açılmaz!
 
Asırlık söğütlerden kuruyup düşen yapraklar, rüzgârın keyfine uymuş, yerlerde sürüne sürüne, cansız ve çürük kımıldanışlar hâlinde görünüyordu Lütfü Hocaya. Karşıda uzanıp giden tepelerdeki alçı badanalı ve ufak evlere baktı. Alaca kargalar gibi siyah-beyaz, sanki müjdeli bir haber vereceklermiş gibi sırayla dizilmiş, ilkbahar sisleri içinde hareketsiz, sakin bekleşiyordu. Semada rüzgârın, vâdide Büyük Çayın çalkalandığı ve yükseklerde tepelerin besleyip indirdiği bu su bolluğu içinde uzayıp giden bostanlar, günün ıslak abasını başından çekip çıkarmış, şarıldayan çay boyunca bir derviş gibi çömelip kalkmış, kayıtsız kıyama durmuş gibiydi; ne kötü bir gürültü, ne huzur bozucu görüntü mevcuttu ortalıkta. Kuş cıvıltılarına karışan toprak ve çimen kokuları her tarafı dolduruyordu.
İçi hocasının muhabbetiyle taşıyordu âdeta. Buna “aşk” diyorlardı dervişler. Var oluşun sırrı, ölümü güzel gösteren, talebeler içinde en büyük muammaydı aşk. Kilim desenine ilmek ilmek dokunuşlar, şarktan garba, yani doğudan batıya arayışlar, dünyanın estetiğini oluşturan temel hissiyat… Bu kalp hareketi ne bir şiir, ne de bir efsaneydi. Hele masal ya da hikâye hiç değildi. Yeryüzüne doğan her insanın parmak izinin eşi, inen her kar tanesinin şeklinin eşi benzeri olmadığı gibi hoca talebe aşkının tasviri de kişiye has ve eşsizdi. O, renk renk her yerde, tabiatın bütününde, insanın hücrelerinde ve her anda yaşanabiliyordu. Nice kalemler bu aşkı tarif eder, yaşamayan yüreklerin gölgesinde acı çeker. Nice şairler sevda derler, yüksüz heybelerinde zamansız kelamlar akar tane tane... Nice nakkaşlar, böyle bir sevgiyi boyamaya çalışırlar ama ne kadar muvaffak olurlardı? Onu ne kendileri, ne de başkaları bilirdi. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.