İçimden, görünmez kanlar akıyordu!..

A -
A +

Sokaklarda duyduklarımdan dolayı kılıç yarası taşıyormuşum gibi de yaralanmıştım!

 

 

HAİNLER TÜKENMEZ!..

İnsanın yağmurlu, serin bir akşamüstü soluk soluğa vardığı sıcacık yuvasında, sebepsiz yere yüreğine saplanan bir hançerin acısı, kanlı bir muharebenin orta yerinde sırtına saplanan bir kılıçtan daha fazla acıtmaz mı canını? Elbette öyledir. Benim de yalnız ve oldukça mesut yaşadığım sıcak kulübemde hâlim öyle olmuş, sokaklarda duyduklarımdan dolayı kılıç yarası taşıyormuşum gibi de yaralanmıştım. İçimden, görünmez kanlar akıyordu...

 

O akşam uyudum mu, baygın mı kaldım tam emin değilim. Emin olduğum bir şey vardı; o da gördüğüm rüyaydı. Sanki hakikatti. Müşfik, tatlı bir ses: “Git Sultan’a söyle duyduklarını…” diyordu. Bu ses üzerine “Duyduklarımı anlatsam mı, anlatmasam mı?” kararsızlığından kurtulmuş, kafamdaki suâl, aradığı cevabını bulmuştu.

 

Sabah ezanlarıyla Dicle’nin kıyısına indiğimde bir ferahlık hissediyordum. Hava sisli ve yağmurlu, kalbim ise her zamanki gibi ışıl ışıl güneşliydi. Hayatıma ve onun tarifsiz rengine baktığımda içimden, kirpiklerime doğru uzanan gözyaşı incileri oluşuyordu elimde olmadan. Tıpkı sabahki ağır kurşunî gökyüzü gibi. Aynı anda hem yağmurlu, hem güneşli, hem öğle üzeri, hem gece yarısı. “Tam delilere göre bir hâl veya hava…" dediğinizi duyar gibiyim. Olsun ben hissiyatımı anlatayım da sizler de ne derseniz deyin.

 

Günün birinde biri, saray hakkında malumatlar almak için, hiçbir şeyi olmayan adamın, yani benim evime tenezzül edip geliverdi. Kimsesiz divaneye, ilk olarak bu kadar uzun yalnız kalmamın sırrını ve bu yaşta böyle sıhhatli, dinç ve neşeli olmamın neye borçlu olduğunu sordu.

 

Ona elbette beklediği cevabı verdim. “Evlat, Allahü teâlânın bana lütfettiği her gün, erkenden kalkar ve etrafımda olup bitenlere takılmadan hâlime şükrederek kapımın önüne çıkarım. Bir iki dakika dinlendikten sonra hava ister güneşli olsun, ister yağmurlu, ister sıcak olsun, ister soğuk fark etmez, kendime hep şunu söylerim: “Bu gördüklerim tam benim aradığım şeyler! Muhteşem bir gün elhamdülillah!”

 

Diyeceğim o ki; hava, yağmurdan sonraki güneşli serinliğiyle huzur dağıtıyordu etrafa… ama günahkâr, salih ayırımı yapmadan herkese. Sen kapılarını kapatmış, darı tanesi kadar yer kaplayan dertlerinle muharebe hâlinde, durmadan kendinle boğuşuyorsun. Ne oldu? Hiç! Durup durduğun yerde bitiriyorsun kendini! Allah için aç kapıları “Bismillah" de çık dışarı, Rabbimin bir lütfu olan, bütün dünyaya merhametle bak, sıcaklığını cömertçe dağıtan şu muhteşem güneşin altında ısın, temiz havayı ciğerlerine doldur. Sınırsız ve kesintisiz rüzgârla beraber kuş cıvıltılarına kulak ver. Bak neler söylüyorlar hayata, huzur ve saadete dair.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.