Anacığım sık sık tekrar eder dururdu: “Kızım, kızların mücevherlerini çalmak için şeytanın aklına bile gelmeyecek, envaiçeşit tuzak kurarlar bu eşkıya erkekler! Sakın mücevherini çaldırmayasın! Sakın ha!” der dururdu. Bu mücevher dediği de neydi? On beş yirmi yaşlarında baldırı çıplak bir kızcağızda mücevherin ne işi vardı? Kim kaybetmişti de o bulmuş olsaydı. Bu analar amma da tuhaftı! Nereden bulur uydururlardı böylesi sözleri? Galiba şimdi az da olsa anlar gibi oluyordum ama... neyse...
Fakat yine de işi pişkinliğe vermeye, yanlış anlama acizliğine düşmek istemiyordum. Olur ya “insan hâli” dedim, koluna girdim Tanju’nun.
Şehir aynı şehir, mevsimler aynı, vakit aynı vakitti de mekân o mekânlar, insanlar o insanlar değildi. Anneciğimle evin kapı önünde otururken, bunun gibi ve belki bundan keyifli, daha renkli; motor seslerine karışan kuş cıvıltılarıyla dolu nice sabahlar, gözlerimin önünden akıp geçmişti bir sinema şeridi gibi. O devir ile bugün arasında ne kadar büyük fark vardı?
O günler nasıl geçti,
Kısa zaman içinde?
Ne ekmişti ne biçti?
Saplar harman içinde.
Dünyadan usanmadım,
Yaşlanırım sanmadım,
Anneme inanmadım,
Kaldım yaman içinde.
İncele kabirleri!
Göresin ölenleri,
Yırtılmış ciğerleri,
Yatar pişman içinde.
Hoca, sıradan bir kul,
Satılsa etmez bir pul,
Onun değil bu usûl,
Can var canan içinde.
***
Evet, bu yazdıklarım; sizlere sıradan bir karı koca masalı gibi gelmesin lütfen! Öyle anlaşılmasını hiç istemem. Sayıp dökeceklerim acı ve acı olduğu kadar da bizzat yaşadığım hakikatledir.
Şimdi canınızı sıkmadan Tanju’nun bir hususiyetinden iki çift laf edeyim. Anneciğimin ifadesiyle hayatımın sermayesi ‘tek mücevherimi’ benden kolayca aldıktan sonra hemen değişiverdi veyahut da bana öyle geliyordu. Çok açık vermişti. Bu kadar mı insan iki zıt karakter taşırdı? İşte o kadardı. O biraz acul adammış. Şimdi diyeceksiniz ki bu devirde kullandığın kelimeye bak! Acul da ne demek? Az çok tahmin ettiğim için kısaca izah edeyim: Anladığım kadarıyla; aciz, kifayetsiz, işe yaramayan, kimsenin saygı duymadığı, hürmet göstermeye değer bulmadığı, sıfır karizma kişiliği olan, hayvan, nesne ve çeşitli durumları en kestirmeden tarif eden kısa ve öz sıfat demek. Zannetmeyin ki bunu yalnız canım yandıktan sonra anladım. Hayır, zaten bilirdim ki dünyada herkes az çok böyledir. Ben ise benden çok acul olan adamlardan pek hoşlanmazdım... DEVAMI YARIN