Kahrın da hoş, lütfun da hoş...

A -
A +
1940’lı seneler; din adamlarına karşı yoğun baskıların olduğu senelerdi…
 
Söz, bu gönül adamından (Gönenli Mehmed Efendi) açılmışken onlardan biraz bahsetmeden geçemezdi Hafız Lütfü. Çok emeklerini, yardımlarını görmüştü çünkü. Elbise, ayakkabı, bütün çamaşırlarını tedarik eder, ceplerine de ne eder eder üç beş kuruş koyardı. O paralarla sinemaya gidenlerin olduğunu söyleyenlere: “Biz Allah rızası için, okusunlar diye veriyoruz. Zahiren sinemaya gitseler de o paralar, onları zararlarından muhafaza eder” der, dedikoduya mahal vermez, talebelerine itimat ettiğini söylerdi…
                 ***
1940’lı seneler; din adamlarına karşı yoğun baskıların olduğu senelerdi… İncir çekirdeğini doldurmayan bahanelerle karakollara çağrılan, tehdit edilen, kitapları ellerinden alınan çok tartışılabilecek bir dönemdi anlayacağınız. İşte o tarihlerde bir bahaneyle İstanbul’dan Denizli’ye götürüldüğü zaman hapishane müdürü Gönenli Mehmed Efendi’ye; “Nasıl bir koğuşa vermemi istersiniz hoca?” diye sorunca Gönenli “Size göre en kötüsü hangisiyse oraya koyun!” dedi.
O günün zalim, gaddar gardiyanlarının da isteği zaten oydu. “Baba, sen istedin” diyerek, en acımasız katillerin kaldığı bir koğuşa tıkıverdiler. Maksatları; fazla eza, cefa çektirip işkence etmek, hayatından bezdirmekti.
Girdiği koğuşta birtakım canilerin arasında kaldığını gören Hoca Efendi, şöyle bir etrafına bakındıktan sonra; ne olursa olsun, acıklı bir ilahi okumaya karar verdi. Onların ruhlarına hitap etmekten ve gönüllerine girmekten başka çaresi yoktu. “Selamün aleyküm” dedi, gösterilen ranzaya şöyle bir ilişip oturduktan sonra elini kulağına atıp o yanık sesi ile koğuşu çınlattı âdeta. Bitirim katiller bile şaşırmıştı:
 
Gelse celâlinden cefâ,
Yoksa cemâlinden sefa,
Her ikisi bana şifâ,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Senden gayri her şeyler boş.
 
Derviş Mehmed sana kuldur,
İster ağlat, ister güldür,
İster yaşat, ister öldür
Kahrın da hoş, lütfun da hoş,
Senden gayri her şeyler boş.
 
Koğuşa ilk girdiğinde, avına sinsice yaklaşan canavarlar gibi çevresini saran mahkûmlar, yavaş yavaş kendilerine gelmiş, fıtratlarına dönmüşlerdi. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.