Kalbinin en ücra köşesinde ne fırtınalar kopuyordu!..

A -
A +
Ali, Edirnekapı’ya geldiklerinde arabadan inmek istedi, lakin ihtiyarın parayı annesine teslim etmesi emrini hatırladı.
 
Ağaçları, yolları yıkamak, kuruyan topraklara bereket saçmak, denizin rengini grinin o hüzünlü tonlarına boyamak için yağardı sanki. Yağar da arındırırdı ruhunu kirden pastan.
Ardından, bu sabahki gibi pırıl pırıl bir güneş çıkar, sevinçle doldurur iç âlemini, bütün gönlünü. Minik bir kuş kalbine konar, en güzel ninnileri fısıldardı gün boyunca.
Yollar düşlerdi; kıyısı sarılara boyanmış ağaçlar, kırmızı sarmaşıklar, turunçlarla süslü çitlerle bezeli… Meyveye durmuş ağaçlar selâmlardı onu ve bütün çocukları. İçindeki ben, coşkuyla gülümser, kalpten görünmez bir el sallardı, bütün sevdiklerine de.
Kediler dolanırdı ayaklarına, yemek vermesini bekleyerek, kuyrukları havada, miyavlayarak.
Bir serçe havalanır, söğüt dalına konar, pır pır kanat çırpar yavrularına. Sanki yüreğindeki hissetmişçesine cıvıldaşırlardı narin dalın üzerinde.
Bir atasözümüz der ki; “Ne ekersen onu biçersin.”
O da sevda ekmek, muhabbet biçmek istiyordu bütün samimiyetiyle.
Kalbinin en ücra köşesinde ne fırtınalar kopuyordu, önünde yemyeşil bir dünya vardı, uçsuz bucaksız uzayıp giden sarı, mavi, pembe ve şirin çiçeklerle dolu.
Huzura, iyiliğe hazır olmadan, nasıl anlatabilirdi ki size mutluluğu?
Ali, Edirnekapı’ya geldiklerinde arabadan inmek istedi, lakin ihtiyarın parayı annesine teslim etmesi emrini hatırladı. Şoföre evin yolunu tarif ederken arkadaşı Ömer’i gördü. Arabanın camını açarak avazı çıktığı kadar bağırdı:
- Ömer! Hey Ömer! Ömeer!
Ömer, sesi tanımıştı da Ali’yi göremiyordu bir türlü. Sağa sola bakındı. Sesin çok yakından geldiği açıktı. Burada bir yerdeydi de neredeydi? Aklına lüks bir arabadan sesleneceği hiç gelmemişti. Ali iyice yaklaşınca tekrar:
- Hey Ömer! Ömer, sen haklıymışsın! O bir antikaymış… Antikaa…
- Ali neredesin? Hey Ali! Yine saklambaç oynama! Zaten yorgunum!
Ömer, o gün imtihandan sonra sözünde durmuş, koşarak Ali’yi bıraktığı yere gelmişti. Çok aramış bulamamıştı. Birkaç kişiye sormuşsa da sağlıklı bir cevap alamamış ama hep onu aramaya devam etmişti. Esnaftan bazıları kazayı anlatmışlardı. Ali’nin ismi geçince de deliye dönmüştü Ömer. Ya ona bir şey olduysa. Anacığı, kız kardeşi ne yapacaktı?
Şimdi sesini duymuştu ya, gerisi gam değildi.
 
 
Ecdat sözü dinle, aklıselim ol,
Bil ki, kalbden kalbe yol var, demişler.
Öfkelenme hemen, biraz hâlim ol,
Sert sirke küpüne zarar, demişler.
 
Her yere uzanmaz el ve etekler,
Hep boşuna gider bütün emekler, 
Göllerde dolaşan şaşkın ördekler,
Baştan değil, tersten dalar, demişler. 
 
Aldanma dünyanın sakın vârına,
Düşmeye gör onun ahu zârına,
Bugünkü işini koyma yârına,
Gün doğmadan neler doğar, demişler.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.