Kadı Efendinin evini, bağını yüzük taşı gibi ortada bırakacak şekilde etrafını kazmalarını, topraklarını da bir kenara yığmalarını istedim...
Sultan’ımdan aldığım o dinarlarla kürek ve kazmasıyla silahlanmış büyük bir ordu topladım. Yani kalabalık bir amele grubu topladım. Kadı Efendinin evini, bağını yüzük taşı gibi ortada bırakacak şekilde etrafını kazmalarını, topraklarını da bir kenara yığmalarını istedim. Bu talimatım üzerine bütün işçiler çalışmaya başladılar. Kazma küreklerle evin etrafının kazıldığını gören aile, gelip benden neler olduğunu sordular. İstediğim de zaten buydu. Onlara yapmak istediğim işi ve bu işle alâkalı Sultan’ımızdan da mühürlü fermanım olduğunu izah edip anlattım.
Niyetimi anlayınca ve işin vahametini de yakinen görünce telâşa kapıldılar. Kadı Efendiye gidip; "Bu işi başımıza açan Divane Behlül’dür. Evimizin, arazimizin etrafını kazdırıyor. Bu yerin toprağını alt üst edilmesi lazımmış. Ne kadar fare varsa onları yakalamak için çalışıyorlarmış…” demişler. Kadı, fare arama işini duyunca fena öfkelenmiş ama kimseye de bir şey belli etmek istemiyormuş. Haber götürenler: "Halife’den müsaade almış. Fermanı gözlerimizle gördük! İşin altında ne var anlamadık. Yalnız bizle alâkalı olmadığını, farelere yönelik olduğunu söylüyor...” diye de izah edince Kadı cübbesini aldığı gibi dışarı çıkmış. Baktım hırsla bana doğru geliyor. Ben de ona doğru yürüdüm. Bir iki adım kala:
- Senin oyunların da, onların çözümü de hikmetsiz değildir Behlül! Bu kadar insan, toprakların kazılması da ne demek? Şimdi bana adam gibi ve mertçe söyle, maksadın nedir?
- Halife Harun Reşid’in fermanı gereğince ben, Dâr-ül-hilâfenin farelerinin söz sahibi reisleriyim.
- Reis olman bizce mahzurlu değil Behlül!
- İşte reislik icabı vazifemi yapıyorum! Suçlu fareleri yakalamak için de buradayım! Şu yanımdaki Hacı Efendiyi tanıyor musun?
- O da kim oluyor? Nereden tanıyacakmışım?
- O zaman onu size tanıtmamız da lazım! Bu Hacı, sizin evin farelerinin iki rıtl altınını götürdüklerinden şikâyetçi. Eğer malın tamamını veya işsiz fareleri teslim edebilirseniz ne âlâ! Bilin ki yükümüz azalır. Yoksa taş üstüne taş, kerpiç üstüne kerpiç koymayız! Bu evi de altınları ve fareleri teslim alana kadar altüst ederiz.
- Allah Allah! Demek kararınız kati!
- Kati.
Benim ciddiyetimi ve kazma kürekli çok insanın yanı başında toprağı hallaç pamuğu gibi attırdıklarını görünce işin vahametini de anlamış olmalı ki yumuşadı. Daha büyük musibetlerden imtina eden, çekinen Kadı, biraz mühlet isteyerek hanesinde olanlarla görüşmeye gitti. Er veya geç evinin başına yıkılacağını, altınlarla beraber her şeyini kaybedeceğini, üstelik şeref ve haysiyetinin kalmayacağını sezmiş olmalı ki pişkince gülerek geri geldi. Hiç biz istemeden Hacının altınlarını teslim etti. Bu durum bizim için daha iyiydi.
- Ah Behlül ah! Beni fena yerimden vurdun!
- Ne yaptım ki vazifemden mâadâ?
- Neyse uzatmayayım, istediğiniz olsun. Ben bu haramzade hırsız fareleri tuzağa düşürüp kötü amellerine fırsat vermeyeceğim. Onların aşırdıklarını sana teslim ediyorum. DEVAMI YARIN