Kendimi garip, çekingen, biraz da utangaç görüyordum...

A -
A +
Gözyaşlarımı kimselere göstermeden mescit gibi yapılan odadan çıktık, büyük salona geçtik. Burada tatlı ve meyve ikram edildi.
 
Burayı da ilk defa görüyordum. Erkekler önde hanımlar arkada rahat namaz kılabilecekleri şekildeydi. Huşu ve hudu içinde kıldık elhamdülillah. Bütün kalbimle ve dilim döndüğünce bir duâ ettim ki ağlayarak, içim bir hoş oldu. Okuyucularımız merak ediyordur bu deli kız nasıl duâ etmiş diye? Aklımda kaldığı kadarıyla…
“Ey merhametliler merhametlisi, yüceler yücesi Allah'ım! Ne zaman daralsam, ne zaman sevgi ve şefkate muhtaç olsam yanımdasın. Ne zaman, iki gözü iki çeşme ağlasam, ardından yüzümü güldürensin. Ne zaman ateşlere düşsem, cayır cayır yansam merhamet yağmurlarınla söndürensin. Ne zaman çaresiz kalsam, çıkmaz sokaklara dalsam, yolumu kaybetsem, karanlık dünyama ışıklar yandırıp doğru kılavuzlar dizensin. Ne zaman kederden bitip tükensem, beni düzlüğe çıkaransın. Ne zaman şaşırsam beni ikaz edip uyaransın. Ne zaman “öldüm, bittim, tükendim” desem, yeni baştan güç kuvvet veren, diriltensin. Ne zaman bunalsam, ferahlatansın... Bizi gafletten uyandıran, akıl fikir ihsan ederek malumat sahibi edenimizsin. Dünyada ve Ahirette bizi yalnız, kimsesiz, yârsiz, yârensiz bırakma. Nihayetsiz kere nihayetsiz hamdolsun verdiğin nimetlerine. Şükürler olsun Allah'ım, Büyük Allahım, Rahman Allah’ım, Rahim Allah’ım. Bizleri razı olduğun kullarından eyle. Âmin, âmin...”
Gözyaşlarımı kimselere göstermeden mescit gibi yapılan odadan çıktık, büyük salona geçtik. Burada tatlı ve meyve ikram edildi. Kendi evim olacak yerde misafir muamelesi görmek de ayrı bir hissiyattı. Sanki yeni bir eve, yeni gelin gitmişim de bir şeylerden haberim yoktu. Hayatımda ilk defa kendimi garip, çekingen, biraz da utangaç görüyordum.
     ***
Doktor Nefise dersine iyi hazırlanmış görünüyordu ya da bana öyle geliyordu. Zaten konuşmaya başlayınca hayran hayran dinliyordum oldum olası, yine de öyle oldu. İlk defa duyduğum şeylerden bahsediyordu çünkü. Belki de ondan dolayı daha harikulâde geliyordu. “Tıbbiye talebeliğimin ilk senesinde ilk dersinde…” diye başlayan Doktor Nefise Hanım konuşmasına şöyle devam etti:
“Sınıfımıza giren profesörler bizde iz bırakacak örneklerle sözlerine başlıyorlardı. Onlara hem hayranlığımız artıyordu hem de işte şimdi bile anlatabileceğim mahiyette ufkumuzu aydınlatan, geniş bakış açısı getirebilen dersler veriyorlardı, biz yeni yetme doktor adaylarına.
‘Neşter Ahmed’ lakaplı hocamız sözüne şöyle başlamıştı:
'Önce şunu söyleyeyim, her bir insan çok çok kıymetlidir. Sizler kendi kıymetinizi bildiğiniz gibi, ileride önünüze gelecek hastaların da kıymetini bilin. Sizin tek bir maksadınız var; hastanızı iyileştirip sağlıklı yaşamasına yardımcı olmak, bu vazifenizi yaparken de itina göstermek...’ dedi, sonra da en öndeki çocuklardan birini ayağa kaldırdı. ‘Evladım senin kaç baban var?’ Çocuk önce şaşkınlık yaşasa da ‘bir’ diye cevapladı. Herhâlde dikkatimizi çekmek içindi talebenin ayağa kaldırılması. Nitekim öyle de oldu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.