“Kimse ayranım ekşi demez!..”

A -
A +

GÖRÜNMEZ KAZA!..

 

Devletlerin, milletlerin ve hatta ailelerin yıldızının parladığı anlar olduğu gibi şüphesiz şahısların da vardır. İnsan hayatının akışını, istikametini ve hızını değiştirirler bu kritik anlar. 

Karşılaştığımız bazı hadiseler, bazılarının önünü açıp parlatırken bazen de tam aksi olur, bazılarının yıldızı hepten kararır, söner. Neticeleri müsbet veya menfi olan nice misallerle doludur insanlık tarihi.

 

Zirvelere tırmananların yol boyunca karşılaştıkları mâniler, dert ve elemler, keskin virajlar, bir anlık oldubittiler kimine göre sıkıntılardan çıkış, kimine göreyse yok oluş, bitiş olabiliyor.

 

İnsanın yıldızı parladığı anlarda, büyük çoğunlukla yanında bir annenin bir babanın müşfik elini, bir dostun desteğini kaybetmelerinde de şeytanlaşmış arkadaşların, kötü çevrenin, bozuk niyetlilerin hile ve desiselerinin olduğunu çok rahat görebiliyoruz.

 

Üstün muvaffakıyetlerde, büyük işler kadar küçük desteklerin de tesirli olabildiğine çok şahit olmuşuzdur. Bazen kelebek hassasiyetinde nahif bir dokunuş, kimi zaman bir ufak tebessüm, bir küçük hediye, derdine ortak oluş, mühim bir sırrı paylaşma, bir mevzuda hemfikirlilik, hayat akışını birdenbire değiştirebiliyor.

 

Bazen yanlış bir karar, eksik adrese yönelme, riyakâr birine denk gelip yalanlarına inanma, kul hakkı, hesap kitap bilmeyen ve inanmayana rastlayıp onu tam tanımadan “beyaz atlı sultanımı buldum” diye ölümüne kapılma gafletin; hepten hayatını karartabiliyor. Bu durumlarda suçluyu uzaklarda arama… iş dönüp dolaşıyor müsebbibi buluyor. Her şey bizlere ve bizlerin tercihlerine dayanıyor.

 

Ne yapıyorsak kendimiz yapıyoruz. Her ne kadar kusur ve kabahatleri başkalarına atsak da hakikat bu. Hani bir ecdat sözümüz: “Kimse ayranım ekşi demez…” der ya! Onun gibi. Suçu başkalarında aramaya meyyal olduğumuz çok açık.

 

Şu veya bu şekilde ölüm korkusu, “Ömrümü boşa harcıyorum...” hissi, “Vaktim tükeniyor...” telâşı ve basit huzur ve saadetlere bile kolay ulaşılamaması, her şeyin zor gelmesi düşüncesi, hayatın tadını çıkaramama endişesi, her insanda zaten doğuştan var olan şeyler, insanoğlunu içten içe yiyip bitiriyor. Onun bu doyumsuzluğunu, oburluğunu dindirecek tek bir şey olduğunu öğrendiğimde ise çok acılar çekmiş, ne badireler atlatmıştım sormayın!

 

Evlilik kararımı verdiğimde ve düğünden sonraki ilk günlerimde pek huzurluydum. Saadetten uçacak gibiydim. Günlerin hızla geçip gittiğini daha dün gibi hatırlıyorum. Sonra mı? Orasını sormayın! Geri kalan günler hele de bir iki ters köşe oluşumdan sonra, hakikaten zaman geçsin diye bazen yalvarıyordum Allahü teâlâya... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.