Önce kaçan ve kaçırılan kız ve oğlan çağrıldı, sonra babası Ahmed Ağa ve bilahare de muhtar İsmail Bey içeri alındı. Onlar çıktıktan sonra da Lütfü Karadayı ismi okundu, hemen toparlanarak gösterilen kapıdan içeri girdi. İki jandarma da yanında dikiliverdi. Sanki bir yerlere kaçacak mahkûm muamelesi yapılıyordu. Ürkek hâlini daha bir ileriye taşıdı bu tutum da…
Akşamdan beri uykusuzluk, onbir kilometrelik yol yorgunluğu ve şimdi de hesaba çekilme hâli iyice hırpalamış, bitkin bırakmıştı. Ayakta esas duruşta beklerken cübbesini giyinmiş gözlüklü, hırslı biri içeri girdi.
Bundan sonrasını Lütfü Hoca, şöyle anlatıyor:
-Bizler zaten ayakta hazır oldaydık. Askerden geldikten seneler sonra esas duruşa geçmiştim yeniden. Mahkeme salonunda oturan, biraz önce yazılı müdafaamı alan Hâkim Beyle, kâtip ve diğer zevat da ayağa kalktı. Kürsüye geldi. Adımı soyadımı, nerede, ne iş yaptığımı, ana, baba, isimlerimi sayıp döktükten sonra.
- Bu karşınızda masum pozlarında duran adam Lütfü Karadayı, zorla Türkiye’nin ta öbür ucunda, Trakya’da inşaatlarda çalışırken masum bir kız çocuğunu kandırıp kaçıran Ahmet Sancar oğlu Ali’ye yardım ve yataklık etmiştir. Onun, hiçbir kanuni yetkisi ve vazifesi yokken nikâhını kıyarak, kaçırdığı kızın ırzına geçmeye âdeta teşvik etmiştir. Asıl suçlu budur. ….. falanca kanunun ….. falanca maddesinin ..… falanca bendine göre en ağır cezanın verilmesini talep etmekteyim. Başka benzeri vukuatlar işlememesi için, başka masumların namusları kirlenmemesi, anaların, babaların gözü yaşlı çaresiz kalmamaları için; hemen devlet memurluğundan atılmalı, bu kadar devlet memurunu kaç gündür meşgul ettiği için de ..… şu kadar para cezası verilmeli, tazminatıyla da en kısa zamanda tahsil edilmelidir…
Söylenenleri duyacak mecalim kalmamıştı. Ağzımda tükürüğüm kurudu, betim benzim soldu. Kekeleyince savcı iddiasını tekrarladı.
- Bu söylediklerime “Yalan söylüyorsun! Hayır olmadı, yanlış...” diyebilecek misin Lütfü Karadayı?
Hâkim hiddetlendi.
- Lütfü Karadayı’nın yazdıkları dosyasında. Lütfen oradan okuyun Savcı Bey!
Sonra Lütfü Hocaya dönüp;
- Tek tek cevap istiyorum! İyi dinleyin!
- Peki Hâkim Bey.
DEVAMI YARIN