İş yerindeki kadınlar dedikoduya devam ediyorlardı:
- Suç hep kadınlarda. Erkeklere açık kapı bırakmazsak asla içeri girmeye cesaret edemezler. Kendimizi ne kadar aklasak da asıl gevşeklik bizde. Hele adam gibi ciddi duralım, bak kimse yanına yaklaşabiliyor mu?
- Kız sen de erkeklerden yanasın! Tamam, kadınlar olarak göz koyduklarını yoldan çıkarmada mahir bir o kadar da suçlu olsak bile erkekler niçin sağlam durmuyorlar? “Bütün ömrünü evine, çocuklarına vakfetmiş, yolumu bekleyen bir hanımım var, bana ümitlerini bağlamış evlatlarım var…” desinler, kapılmasınlar, kaçamak iki şuh bakışa kanmasınlar!
- Biliyorsun ki bu işler öyle kolay değil ve tek taraflı hiç olmaz! İkisi de suçlu. Nefislerinin esiri olmuş herkes. Ondan sonra da timsah gözyaşları… Kız, Jale geldi, mutfağa geçti gördün mü?
- Gördüm görmesine de… Hakikat gözlerine sokulmasına rağmen uyanmadı. “Beyine dikkat et!” dedimse de aldırmadı. Eskilerin dediği gibi; aşırı sevgi; kör ve sağır ediyormuş muhatabını. Bizim Jale öyle pişkin ki sende bende var onda yok! Hâlâ her şey yolundaymış gibi gülüyor, söylüyor, işlerine devam ediyor.
- Çok soğukkanlı kız maşallah! Bizim kadar dert etmiyor, ya da öyle görünüyor! Bu gibiler hatalarını düzeltme ihtiyacı dahi duymuyorlar! İtibarlarının zedelenmesi umurlarında bile değil ki çok rahatlar.
- Aman büyük konuşmayalım! Yaşananlara zamanın derinliğinden bakmak lazım ama kimse beceremiyor. Boş ver, işimize dönelim artık! Herkese üzüle üzüle kendi sıkıntılarımıza üzülmek için enerjimiz kalmıyor!
- Kız sen de bir tuhafsın! Hele söylediğine bak! Vazifemiz de değil ama arkadaşımız adına üzülüyoruz, fena mı? Oysa bize açılıp hakikati söylemiş olsaydı daha sağlıklı kararlar verirdi. Onun düşmanı değiliz, mesai arkadaşı, meslektaşıyız. Bizi konuşturan da bu yakınlığımız. İstişare etmek âdetlerimizden hem...
- Belki de yalandır kız! Ne de olsa biz uzaktan bakıyoruz dünyalarına. Aldanabiliriz. Hakikatmiş gibi düşünmeyelim!
- Kız saflık yapma! Ne yalanı? Herkesin dilindeler. Sor Jale'ye “Beyin nerede?” diye, vereceği cevap malum “Bilmiyorum!” olacak. Allah aşkına böyle bir şey var mı? Kocan bırakıp gidecek ve hanımı olarak sen nereye gittiğini bilmeyeceksin! Onlar aklımızla alay ediyorlar.
- Belki bilerek, isteyerek bu metodu seçmiş, böyle geçiştiriyor olabilirler. Bir bildikleri var elbette. Yalan söyleyenler sonunda çok pişman oluyorlar ama neye yarar ki… “Çamur at, tutmasa da izi kalır!” Bir yalanı, yalan olduğunu bilmelerine rağmen ısrarla müdafaa edenlerin hiç yatacak yerleri yok. Altmış ihtilâlinden önce Başvekil Adnan Menderes’in; gençleri kıyma makinelerinden geçirerek buzhanelerde sakladığı yalanını muhalifler, istemeyen ve çekemeyenler gazetelerinde manşet yapmışlar. Ya olacak şey mi? O kadar okumuş insanlar bu tuzaklara nasıl düşer? İnanın ki aklım havsalam almıyor. Bir gazete düşün, böyle bir manşeti hangi cesaret ve kuvvetle atar? DEVAMI YARIN