"Kulaklarıma inanamıyorum! Kız sen neler söylüyorsun?"

A -
A +

Ben de fena olmuştum. Son cümlemdeki ahlanıp vahlanmama ne cevap verdiğini tam hatırlamıyorum. 

 

 

 

Aylin, yaşadıklarını anlatıyor, Jale de şaşkınlıkla dinliyordu:

 

- İki ayaklı canavarlardan uzak, öyle “Prehistorik Çağ”daki insanlar gibi yaşardık. Benimle beraber olabilseydin dünyanın felaketlerine, acılarına, afetlerine tahammül için kuvvet bulur, hayatın bir sebebi olduğunu belki anlardım. Benimle olsaydın belki yaşamayı severdim inan Jale. Şimdi sana kıyamam! Bana olan olmuş; düzenini bozamam, benimle birlikte “Sen de yan” diyemem!

 

- Ah arkadaşım! Kalbime ateşler saldın! Tutuşturdun canevimden!

 

- İstemezdim bunları dinlemeni! Birine anlatmaya ihtiyacım vardı Jale! O da sendin! Sana en mühim sırrımı söyleyeyim de aynı hataya sakın düşmeyesin!

 

- !!!

 

- İlkin o kadar insanla karın tokluğuna, modern hayat aşkına birlikte oluyordum. İşi paraya çevirdim.

 

- Kulaklarıma inanamıyorum! Kız sen neler söylüyorsun?

 

- Şaşırma! Bu dünya böyle! Adamın hanımı var çoluk çocuğu var. Onları düşünmüyor, evinin zaruri ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bile bile, isteyerek gelip parasını bana veriyor.

 

- Yani şimdiki son hâlinden memnunsun, öyle mi? Doğru mu anlamışım?

 

- Doğrusunu eğrisini bilmem ama bu âlemde adımı da kaybettim, kimliğimi de... Şimdi beni görenler tanıyanlar Şırfıntı, Kaşar, Yosma, Nonoş, Andon gibi isimlerle çağırıyorlar.

 

- Lakap takmayı severiz.

 

- Ooo! Yabancılara da isim takmışlar. Yahudi olanlara Boliçe, Rus asıllılara Haraşo, Nataşa ve Almanlara ise Helga diyorlar.

 

- İnsanların ağzı torba değil ki büzesin kız! Hele bak en sevdiğim arkadaşımla üç sene sonra neler konuşuyoruz! Vah vah hâlimize!

 

Ben de fena olmuştum. Son cümlemdeki ahlanıp vahlanmama ne cevap verdiğini tam hatırlamıyorum. Konuştukça sakinleşecek yerde asabileşiyor gibime geliyordu Aylin. İnsanoğlunun üzüldüğünde ve korktuğunda kendisini sakinleştirebilmesinin en pratik ve tabii yolu bir başka arkadaşına, dost ve akrabasına tutunabilmesiydi mutlaka... Tarifi zor günlerden geçiyoruz. Ayağa kalkmak için birbirimize itimat edip güvenmeye ve hissiyatımızı paylaşabilmeye çok ihtiyacımız oluyor. Unutmayalım ki “Hiçbir şey hissetmiyorum, gayet de güzel kendimi oyalıyorum…” dediğimiz noktada hakikatlerden, hislerimizden kaçıyor ya da onları bastırıyor olabiliriz... İnsana şifa olan tek şey yine bir başka insanla muhakeme etmeden halleşebilmek ve konuşabilmekti bana göre… Tek başına yaşananlar, hayal âleminin seyircisi olarak devamlı zihnimizi meşgul ediyorlardı zaten.

 

Her nerede ve her kiminleyseniz; hislerinizi paylaşabileceğiniz, beraber ayağa kalkabileceğiniz, nice sohbetler yapabileceğiniz hakiki dostlarınız olmalıydı çevrenizde.

 

Memleketi sekülerleştirmeyi aklına koymuş bir irade, genç ve temiz vatan evlatlarını aydınlanmadan alelacele kopyalanmış bir müfredata dâhil ediyor ve ailelerin gönüllü duâlarıyla oralara dolduruyorlar. Böylece memleketimizin saf tertemiz çocuklarını hızla başka kültürleri kolayca yaşayabileceği hâle dönüştürüyorlar.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.