Kuşlar kadar hafiflemiştim, uçmaya kanat çırpıyordum...

Sesli Dinle
A -
A +

Pencereyi araladım dışarı baktım. Hafif bir seher yeli, gümüşi bir aydınlıkla beraber kuş cıvıltılarını dolduruverdi içeriye. Çok rahatlamıştım...

 

 

 

Türk kızı Toleuzhan, ilk namaz kılmasını anlatıyor:

 

-Vakit yaklaştıkça kalbim, yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı çarpıyordu. Âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlânın huzuruna çıkacağım, rektörün, ya da valinin değil! Çok az kaldı. Oda sessiz, sinek uçsa vızıltısı gök gürültüsü gibi geliyordu bana.

 

Herkes uyuyor, bir ben uyumuyorum. Çok çok heyecanlıyım. Zangır zangır titriyorum. Endişeliyim de aynı zamanda; ya beceremezsem korkusu sarmıştı! Aklıma her şey geliyordu. “Ya unutursam, o zaman ne yapacağım? Ya Allahü teâlâ okuduklarımı beğenmezse…” farklı şeyler de düşünerek daha beter oluyordum.

 

Arkadaşımın öğrettiği şekilde sabah vaktinin girdiğine kanaat getirince kalktım. Pencereyi araladım dışarı baktım. Hafif bir seher yeli, gümüşi bir aydınlıkla beraber kuş cıvıltılarını dolduruverdi içeriye. Çok rahatlamıştım, hızlı hızlı göğüs kafesim kalkıp iniyordu, nefes alıyordum ve ayaktaydım; “Sonsuz hamd ve şükürler olsun Allah’ım…” dedim, döndüm seccademin başına. Aman Allah’ım o ne güzel bir andı! Hasretle çok beklediğim “Allahü ekber/Allah büyüktür” diyerek ilk tekbirimi aldım. Nihayet Allahü teâlânın huzurundaydım. Bütün samimiyetimle, el bağladım, konuştum, ağlayarak derdimi anlattım, hata ve kusurlarım için özür diledim kendimce… Kuşlar kadar hafiflemiştim, uçmaya kanat çırpıyordum...

 

Rükûa eğildiğimde kul olduğumun da farkına vardım. Her şeyin yaratıcısı Allahü teâlâya boynumu büküp eğiliyordum. Acizliğimi fark ediyordum bütün hücrelerimle. “İşte geldim huzuruna buyur Allah’ım” diyerek başımı eğiyordum. Alnımı yere koyup secde edince, âdeta kendimden geçtim. Çok geç kaldığımı düşünüp ağladım, ağladım. İçimden “Ben şimdiye kadar neredeydim müminler secde ederken? Geç kaldığım için, şimdiye kadar huzuruna gelemediğim için nasıl utanıyorum? Allah’ım… affet beni! Sevdiğin, razı olduğun kullarının arasına beni de al. Kulluğuna kabul buyur bu günahkâr TOLEUZHAN’I…” diyor, ağlıyordum. Seccadem ıslanmıştı gözyaşlarımla.

 

Namaz kılmaya muvaffak olmuştum da bu başımı kapatma işi nasıl olacaktı? Hepsinden de zor gelen buydu. Hiçbir endişe duymadan başlarını örten kızlara imreniyordum ama daha ileri de gidemiyordum. Odamda tek başıma kalınca onların başörtülerini takarak aynanın karşısına geçiyor ve saatlerce kendime çekidüzen veriyor, yüzümü seyrediyordum. Başörtüsü takamadığım için geceleri yatağın içinde sessizce uzun uzun ağladığım olurdu. “Buraya kadar geldim, bundan sonrasını niçin yapmayacakmışım?” diyor, bunun lezzetine varamadığım için kendimi suçluyor hep ağlıyordum. Gece gündüz gözyaşlarım dinmiyordu. En büyük hayalimdi, aşkımdı ama başta nefsim ve daha nice mâniler çoktu.

 

Başta Ruslar gibi yaşayan ailemdi. Şimdiye kadar fazla ses çıkarmadılar ama tesettüre girdiğimde kıyamet kopacak gibime geliyordu. Onların aşırı tepkilerine karşı kendimi nasıl müdafaa edeceğimi bir türlü kestiremiyordum. Rabbimin izniyle bir gün bu lezzeti tadacağımı biliyordum ve kendi kendime “Üzülme TOLEUZHAN! İnşallah bir gün gelecek dünyanın en mesut kişisi ben olacağım…” diyordum. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.