Maddeye tapmayız, ezelden geldik, Çirkini sevmeyiz, güzelden geldik...

A -
A +

"Şimdi öyle zalimler yok! Keyfinize bakın çocuklar. Malumatınız olsun diye ve bir de Kıtmîr’i sorduğunuzdan dolayı anlatıyorum."

 

 

 

 

 

Behlül Dânâ:

 

- Hazret-i İsa, aleyhisselâm, tebliğini yapıp dünyadan ayrıldıktan sonra, din düşmanları çoğaldı, her tarafı fitne kapladı. O karışık dönemde Eshab-ı kehf denilen bir grup mümin, kralın sarayında memurdu. Üzerlerinde büyük bir baskı vardı. İbadet yapamıyor, açıkça doğruları anlatamıyorlardı. Dinlerini yaşamak, îmânlarını muhafaza etmek için makamlarını mevkilerini, maaşlarını kazançlarını, evlerini barklarını, mallarını mülklerini yani dünyalık adına neleri varsa her şeylerini terk edip Efsus’a, şimdiki ismiyle Tarsus'a hicret edip yakındaki bir mağaraya sığındılar.

 

Zalim krala uyup dinlerini değiştirmeden hicret ettikleri için çok şerefli oldular. Bunlara Eshab-ı kehf denildi yani mağara arkadaşları... Bu isimle de meşhur oldular.

 

O tarihte kral, Roma imparatorlarından Dokyanus isminde zalim biriydi. Taştan, tunçtan putlara tapar, tebeasını da taptırmaya zorlardı. Bununla kalmadı daha sonra tanrılığını yani ilahlığını ilân etti. Puta tapınmayı ve kendi tanrılığını kabul etmeyen müminleri, işkence ile öldürtüp millet korksun, itaat etsin diye de şehrin giriş çıkışlarına astırırdı. Öyle ki cesetleri günlerce kartallar, akbabalar yedi, kurtlandı, koktu, kötü çirkin görüntüler oluştu.

 

- Ya korkutma bizi Behlül Baba!

 

- Şimdi öyle zalimler yok! Keyfinize bakın çocuklar. Malumatınız olsun diye ve bir de Kıtmîr’i sorduğunuzdan dolayı anlatıyorum. Yoksa nereden aklıma gelecekti bu mevzu.

 

Kralın gizli ispiyoncu adamlarının ihbarı üzerine, sarayda vazifeli, îmânlı gençlerin olduğunu öğrendi. Onları topladı “Bana itaat etmezseniz, diğerleri gibi gözünüzün yaşına bakmam asar, çengellerde sallandırırım!” diye de tehdit etti. Fakat onlar, putperestliği kabul etmeyerek, Allahü teâlânın verdiği büyük bir cesaretle, “İlahımız, göklerin ve yerin Rabbidir” dediler. O vakit ilahlık davasında bulunan zalim Kral, Ninova'ya gidiyordu. “Size son bir fırsat! Ya dediklerimi yaparsınız ya da neticesine katlanırsınız!” diyerek dönüşüne kadar mühlet verdi.

 

Bu arada ne yapabileceklerine dair istişare edip hicrete karar verdiler. Önce yaşadıkları şehre yakın bir dağa tırmandılar. Yolda Kefeştatayyûş ismindeki bir çobana rastladılar, durumu anlattılar. O da îmân edip yedincileri oldu.

 

Çobanın köpeği Kıtmîr de bu gençleri bırakmayıp arkalarından takip etti. Salihlerin peşlerinden gitmek sadakatini gösterdiği için, istisna olarak Cennete girmekle şereflendi.

 

Doğru rehberleri olan, büyük âlimlerin peşinden, yolundan giden de kurtulur, müjdesi böyle ortaya çıktı.

 

- Çok güzelmiş. Sen de fenasın Behlül Baba! Neren deli?

 

- Nerem değil ki çocuklar?

 

 

 

Maddeye tapmayız, ezelden geldik,

 

Her şeyi kuşatan ebed bizimdir.

 

Çirkini sevmeyiz, güzelden geldik,

 

Arkadaş, son zafer elbet bizimdir.

 

 

 

Bu dava özüdür İslamiyet’in,

 

Bu dava güneşi, mazlum milletin,

 

Bu dava, her şeyden, her şeyden çetin!

 

Bu yolda dert, hüzün, gurbet bizimdir!

 

     DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.