"Mecnun'un zamanında da Leyla’dan güzelleri vardı!"

A -
A +
Mecnun: “Ben Leyla’yı dış görünüşü ve kaşı, gözü için sevmiyorum. Leyla benim için, sadece görünüşten ibaret değil ki!"
 
Jale:
- Güzellik, sevilmenin, sevimliliğin sadece biridir. Asıl olan sevimli olmaktır, kalpten sevilmektir. O olunca, güzellik de elbette olur.
- Ama abla, bir şeyin parçası, bütününden ayrı olamaz!
- Orası doğru. Her zaman parça, bütünü ile beraber bulunur.
- Bak sözüme geldin. Mecnun'un zamanında da Leyla’dan daha da güzelleri vardı. Ama Mecnun, onlara âşık olmamış, muhabbet beslememişti. Hatta birçokları Mecnun’a gelmiş: “Ya kardeşim, şu Leyla’da ne buluyorsun da, kendini böyle harap ediyorsun? Yazık etme şu gençliğine! Bu dünyada Leyla’dan çok daha güzelleri var. İstersen, sana ondan on kat daha güzelini buluruz!” dediler. Mecnun: “Ben Leyla’yı dış görünüşü ve kaşı, gözü için sevmiyorum. Leyla benim için, sadece görünüşten ibaret değil ki! O, elimde tuttuğum şu bal tası gibidir. Ben, o tası değil, içindeki balı seviyorum. Sizin gözünüz ise sadece bakır tası görüyor, içindekinden haberiniz yok! Bana mücevherlerle, pırlantalarla süslü altın bir kap verseler, fakat içinde yenmeyen şeyler olsa o benim ne işime yarar? Ondan ne tat alabilirim? Hâlbuki içinde hoş bir yiyecek bulunan eski, kırık bir kâse, benim için o süslü püslü kaptan ve onun gibi yüzlercesinden daha hoştur…” demiş, kendini kınayanları susturmuştu.
- Bunları anlatarak beni susturmak mı istiyorsun?
- Estağfirullah, ne haddime abla! Mevzu açıldığı için, siz sordunuz ben de bildiklerimle cevapladım. Hem ben cahil sayılırım. Neticede basit bir şoförüm gördüğünüz gibi.
- İyi ki okumamışsın, yoksa önünde durulmazdı! Her şeyi doğru anlayıp isabetli karar vermek de üstün bir kabiliyet ister. Sizde fazlasıyla var maşallah. İyiyi kötüden, çirkini güzelden, yanlışı doğrudan, haklıyı haksızdan ayırt edebilmek sanıldığı kadar kolay değil. Bazen şaşırdığımız çok oluyor. Muvaffak olabilmek için de insanda aşk ve şevk olması lazım.
- Öyledir abla! Mesela; bir hafta hiçbir şey yememiş bir açla, günde üç öğün leziz yemekleri yiyen bir tok, fırının önünden geçerken ekmeklere baksalar, tok olan ekmeğin dış şeklini, aç olan ise canını, özün özünü görür değil mi?
- Ekmek ekmektir.
- Değişen ekmek değil, insanın aç ve tok oluşundaki farklı duyulan istek veya isteksizlik hâlidir. Bu ekmeğin şekli toka göre tatsız tuzsuz bir şey gibi görünse de aça göre o dünyanın en güzel şeyidir, hayallerini aşacak kadar kıymetlidir, belki de baldan daha tatlı bir şey... O tat, ancak iştah ve şevk gözüyle görülebilir. Bunun için, kendime diyorum ki “Ey şoför parçası! Sen de kendinde aşk, şevk ve iştah hasıl et ki sadece dışı gören bir insan olmayasın, her zaman her yerde hakiki sevgiyi gösterebilesin ve de görebilesin.
- Bunlar büyük adam lafı. Bir de cahilim diyorsun. Bana yalan söylüyorsun!
- Ne haddime abla! İçimden geldiğince, yolu rahat katedebilmek için laflıyoruz. Hem mevzuyu siz açtınız. İstemeseydiniz konuşmazdım. Haddimi bilirim.   DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.