Bunları oturup yazabiliyorsam hepsini o yuvamızın sıcaklığına, anacığımın müşfik kılavuzluğuna, nerede, hangi şartlarda olursam olayım yanımızda olmasına borçluyum…
Anneciğimin yani ilk muallimemin izinde giderek herkese müşfik davranıyorum, çok okuyorum. O her şeyin en iyisini alırdı. Ben de ulaşabildiğim kadar herkese bir şeyler bulup verme yolundan gidiyorum. Nice garibanın hayatına minik dokunuşlar kondurma niyetindeyim. Her şeyin sahibi Allah’ın izni ve inayeti ile…
***
Mevzuyu dağıttık galiba. Anneciğimden bahis açılınca onu pas geçemedim. Gelelim asıl meseleye. Merak ettiğiniz Tanju ile olan platonik aşkıma ve yıkılışıma!
Sabah işe giderken yaya geçidinde bekliyorum, kafamda Tanju’nun yanlışlıkla okuduğu “Yağmur” isimli birine yazılmış mesajı. Her ne kadar da “Yağmur demekle seni kastetmiştim…” dese de beni rahatsız etmeye yetmişti. Anlayacağınız surda bir gedik daha açılmıştı. Evliliğimizin daha ilk günlerinde bunları düşünüyor olacağım aklıma gelmezdi. Henüz haftamız dolmadı. İnsan biraz eskir, birbirine doyar, ne bileyim bütün hasretliği biter, rutin tekrarlara döner de hadi anlaşılır. Bilhassa ilk günden itibaren gözümden kaçmayan falsolar, olmayan aklımı da almaya yetiyor artıyordu bile. Buna ilaveten kadının ferasetini de ilave edince iş çığırından çıkıyordu hepten!
Baktım yol boş, ben de yarıya kadar geçtim. Diğer istikamette ağır ağır akıyor ama o esnada trafik durmuş gibi. Malum İstanbul ambiyansı; korna sesleri, motor homurtuları, bağrışmalar birbirine karışıyordu. Hele en yakınımdaki genç pazarcı kamyoneti, dünyanın en itimat edilir vasıtası yani. Kimseyi rencide edip küçük düşürmek için söylemiyorum ama bilirsiniz o bitirim tipleri nevi şahsına münhasır olurlar ya hani. Vasıtanın içi tuhaf örtülerle, ön kısmı off-road vasıtaları gibi sis farları ile dolu olanından, sonuna kadar açılmış teyp kulakları tırmalıyor, işte o bitirim tiplerden birinin olduğu apaçık belli… Beklerken bile egzozu, patırtılarla birlikte ıslık çalmakta. Acayip ve de garip garip sesler çıkarıyor, affedersiniz dişiyi etkilemeye çalışan su aygırı gibi yani. Gafletten, dalaletten, trafik kurallarına ihanetten olacak bu garip kamyonet hareket ederken ben de hareket ettim. O yüksek kültürlü, şuurlu sürücü ile kendimi senkronize etmiş gibiydim. Frene bastığı an yolun karşısına geçmeye çalışacağım. Biliyorum aptalca bir düşünce ama kendimi sağ salim kaldırıma atma niyetindeyim.
Tek şeritli yolda tam kamyoneti geçerken bir korna, daha doğrusu bir düdük diyelim. Durmuş olan tek şeritli trafikte aracın sağından yoluna devam eden bir motosiklet belirdi mikro saniyeler içinde. Normalde ben, aklım uçuşlarda olsa da dikkatli olan birisiydim. Durmuş olan trafikte vasıtaların arasından geçerken hafif kafayı uzatır bakardım ne olur ne olmaz kabilinden, motosikletli serserinin birisi çarpmasın diye.
DEVAMI YARIN