Molla İbrahim! Susmak güzeldir ve edeptendir!

A -
A +
Her şey, çoğaldıkça ucuzlar. Edeb bunun aksinedir; o çoğaldıkça kıymetlenir, artar...
 
 
O gün babasıyla beraber ziyaret ettiklerinde çocuk gönlünde anlamadığı ama hep “bir daha gelmem lazım ve bu güzel hissi bir daha yaşamalıyım” diye düşünmüştü. Bu ise anlaşılması, anlatılması zordu… Bu karmaşık hâl giderek tavan yapıyordu.
- İbrahim hep susar mısın?
- Bilmem efendim! Bazen konuşurum!
- Öyle ya bazen de konuşulur! Hep susulacak değil ya!
- !!!
- Susmak güzeldir Molla İbrahim! Edeptendir… Her şey, çoğaldıkça ucuzlar. Edeb bunun aksinedir; o çoğaldıkça kıymetlenir, artar. Edep, kendisinden yükseğini çok görmemek, kendisinden aşağısını da hor görmemektir. Edebin en alt derecesi; bir kimsenin cehâletini sezdiği yerde durup onu gidermesidir. Evlâdına, talebesine edeb öğretmeyen, düşmanlarını sevindirir sadece…
- Ben de öğrenebilir miyim efendim?
- Allah iyiliğini versin Molla İbrahim! Onu sen daha iyi bilirsin!
- !!!
Verdiği nasihat mıydı, bugünkü dersi miydi? Tam anlamasa da onu çeken bir mıknatıs vardı. Onun yanında hep Allah, Peygamber, âhiret aklına geliyordu. İçinden; “Şimdiye kadar tek bildiğim, yanına her varışımda Allahü teâlâyı hatırlıyor, Resûlüne sevdalanıyorum. Yanında kendimden geçiyorum, ilahi aşka tutuluyorum! İlk tanıdığım günden beri gönlüme kazıdığım, bakışlarına hayran olduğum Efendim… Sonra… Sonra üç gündür başımdan geçenleri yanımdaymış gibi saydı, döktü… Evet evet… ” diyor, sadece boynunu büküyordu. Yüzüne bakmaya cesareti gittikçe azalıyordu.
- Molla İbrahim büyüklerimiz kalplerin casusudur! Bunu ileride daha iyi anlarsın!
- !!!
- Susmak ne güzel! Keşke ben de susabilseydim!
- Estağfirullah! Efendim siz susarsanız biz ne öğreneceğiz, kimden ders alacağız?
- Öyle ya biz susarsak kim öğretecek?
- İçimden tenhalarda kalmak geliyor hocam!
- Tefekkür için fırsattır, kıymetlidir.
Ağzında dolaşıp duran kelimelerin bir kısmına baktığımızda çok büyük meseleleri dile getirdiği rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Evet, evet! O yüzüstü düşmüş biçareleri ayağa kaldırıp, küfür pisliklerinden temizledikten sonra ebedî saadete kavuşturacak bir hakikatten bahsediyordu. İnsanların Cehennem’e gitmemesi için yeniden tövbe edip kurtulmasından söz ediyordu. Ama İbrahim’in ne yaşının-başının bu yükseklere ereceği var, ne alâkası var, ne üslubunun, ne de tarzının, ilminin buna kifayet edeceği vardı… Onun çok dikkatle çok çok çalışması bu fırsatı kaçırmaması lazımdı vesselâm…
 
Her dem Ânı zikr eyle!
Zeyrekliği koy şöyle!
Hayrân-ı Hak ol söyle!
Mevlâ görelim neyler?
Neylerse güzel eyler… 
 
Bugün içinde tarifsiz bir sıkıtı vardı; kim bilir hangi zamanlardan kalan! Ne günün tadı kalmıştı, ne de yarının ipe sapa gelmez heyecanı… Hasankale, Erzurum, Tillo arasında geçirdiği; öylesine bir hayatın nerede, nasıl neticeleneceğinin endişesi mi, yoksa tam tersi bilemediği başka şeylerden dolayı mıydı ne; kendini toparlayamıyordu? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.