Nereye baksam onu görüyordum!..

A -
A +

Nefise’mi odasına gönderdikten sonra hislerimle baş başa kaldım yine. Nereye baksam Tanju’yu görüyordum. Gözlerimi kapatsam bile, sanki önüme dikilmiş yüzüme bakıyor sanıyordum. Bu ne acayip bir şeymiş? Hadi gel de işin içinden çık çıkabilirsen eğer!

 

“Tanju'm, hayallerimdeki varlığın bile her şeye yetiyor ve ismini andıkça ilaç gibi geliyorsun, bütün hastalıklarıma şifa oluyorsun, geçiyor ağrılarım yavaşça. Sabrın ne demek olduğunu senden öğrendim, beklemeyi ise beceremiyorum…” dedim, yaşlar döktüm.

 

O gün Nefise Doktor'umun anlattıklarına inanmış, ona tam itimat edip kürtaj masasından kalkınca bir güzel evladım hayat bulmuştu. Bu satırları yazmama imkân veren Rabb'ime hamd olsun.

 

Mustafa Enes’im kürtaj hikâyesini duymuş olmalı ki bir gün ne dese iyiydi? “Bana hayat hakkı tanıdığın için canım annemsin. Bu güzellikleri tattırdığın için her yılın en güzel annesisin… Canından canın olduğumu çok iyi biliyorum anneciğim.”

 

Çocuk deyip geçmiyordum artık. Onlar benim canlarım, arkadaşım, evlatlarım, fedakârlık edeceğim en güzel insanlardı…

 

Oldum olası kış ve uzun gece, ikisi bir arada olunca hem soğuktan hem de karanlıkta kalmaktan korkardım. Küçük de olsa bir köşeden sızan saç teli gibi ince bir ışık huzmesi kalbime kuvvet verirdi, hele bir de ısı yayıyorsa… Onlar sanki ağrılarıma ilaç, yaralarıma merhemdi, dertlerime pek de iyi geldiğini tecrübelerimle biliyordum. Kötü düşüncelerimi savuşturup beni güzel düşüncelere itiyorlardı.

 

Ha bir de karanlığın bir zifiri olanı var ki sormayın gitsin. O da TANJU’suzluktu. Onsuz içime işliyordu karanlık ve soğuk… Mevsim yaz olsa bile aynıydı. Karanlık aslında bir sırdı da ben bilemiyordum. Belki de birçok şeyin saklandığı uçsuz bucaksız hangardı; çok uzakları seyrederken; minnacık bir ışık sızıntısı aradığımdı karanlık. Bazen kimsenin eline geçmesin diye kütüphanenin en arka raflarına sakladığım hatıra defterimdi. Arkamda bıraktığım acı tatlı sayısız hatıralarım; gölgemdi beni hep takip eden, durup bazen seyreden, bazen de dikkatlice dinleyenimdi...

 

Bilmem nerelerden çıkıp geliyordu bu acayip fikirler? Hep beni bulurdu. Niçindir, nedendir tam anlayamıyorum içimde kök salıp yeşeren ve tükenmek nedir bilmeyen acılara tahammülsüzlüğüm? Ya ben, dünyaya geldiğim, aklımın erdiği günden beridir alışamadım yaşamaya, ya da yaşamak denilen şeyin aslını kavramamış, mahiyetini bilememiş biriyim.

 

Dünyayı anlamaya çalıştığım çocuk yaşlarımda sanki alnımda parlardı koskoca güneş. O vakitler modern yaşamayı tercih etmiştik; annem babam, hâliyle ben de onların izinden gidiyordum. Kahkahalı gülüşlerinden oldukça mesut ve bahtiyar görünüyordu etrafımızdakiler, bizlere de onları taklit etmek düşüyordu. Şu veya bu sebeple ağlayanlara inat, yüksek volümde devamlı gülerdik koro hâlinde. Ya da öyle olmayı moda hâline getirmişlerdi biz de modaya uyuyorduk. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.