Jale:
- Her şeyi iyi yanından görmemeyi kim öğretti bize?
- Hiç kimse!
- Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine kadar kederin, ızdırabın yaralamadığı bir insan, huzurdan, saadetten, istikbalden, sevinçten ne anlar? Göğü seyretmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Tanju Bey, ilkbaharı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün meyvesi meyve midir, hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir mânâsı varsa bitişi göze almak, bitişin bir mânâsı varsa başlangıcı olmak değil midir hakikat?
- Hayatın her dönemecini yenilik kabul edelim! Olsun bitsin!
- Hayatı düz bir çizgide tutmak tükenmektir Tanju! Yaşamak mecburiyetinde olduğumuz şunca seneyi aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
- Tükenmek olarak düşünmüyorum! Yeni bir kulvarda yürümek, koşmak gibi bakıyorum karşılaştıklarımıza.
- Paran varsa mesele yok!
- Paranın yokluğu azap, varlığı hesaptır Jale!
- Filozof gibisin bu akşam!
- Hayat vezir de yapıyor, rezil de icabında filozof da… Rahat hayat, bolluk içinde yaşamak için para mühim olsa da hiçbir zaman hiçbir alışveriş yerinden parayla ruhun selametini, kalbin temizliğini, aklın nurunu, bedenin sıhhatini, çocuğun babasına annesine olan hürmetini, anne babanın evlada duyduğu muhabbetini, karı kocanın birbirine sevgisini, ailenin huzur ve saadetini satın alamazsınız!
- Orasını çok iyi biliyorum Tanju. Niçin ve nasıl bu noktaya geldin onu merak ediyorum! Belli ki dolmuşsun! Bu akşam bunları söylemek için mi erken geldin yoksa?
- Kimseden dolmuşluğum falan yok! Hani sözün gelişi söyledim. Öyle planlı bir durum da yok. Baba olma sevinciyle geldim hanemize, biraz da hissiyatım yükselmiş galiba. Eski hatıraların, yaşadıklarımızın üzeri küllenince bir süre sonra insanların ne diyeceğine pek de aldırmıyoruz, umurumuzda olmuyor. Taze iken yakıp kavuruyor içimizi, bir de hatırladıkça...
- Benim umurumda insanlar! Onlarsız yapamam! Beni değiştirmeye çalışma Tanju!
- Kimseyi bulunduğu durumdan kurtarıp değiştirmeye çalışmıyorum Jale! Zaten gücüm de yetmez.
- Kimin kimin hakkında ne düşündüğünü, kimin ne yaptığını mühimsemiyorum! Hayattan, yaşamaktan yorulunca kendi kabuğuma çekilip o küçük dünyamda yalnız yaşamayı tercih ediyorum. Aylardır geç geliyorsun dört duvar arasında fare bekleyen kedi gibi yolunu gözlüyorum ürkek gözlerle!
- Annelerimiz de babalarımızın yolunu beklediklerinden dem vururlardı. Demek ki hayatın bu bölümü böyleymiş. Ve ona da alışmayı öğreniyorsun. Ebedî huzur ve saadetler yaşatacak iş ve faaliyetler yaptığında hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın kalmıyor zaten. İnsanlar o hâle psikolojik bir vaka dese de ben EBEDÎ SAADET diyorum.
- Bu adam aklımı başımdan almak için elinden geleni yapıyor bu akşam! Başına saksı falan mı düştü?!..
- Saksı maksı düşmedi! Ben ocağına düştüm sadece! Kurtar bu vehimlerinden Jale! Hem kendini hem de beni farkında olmadan fena bitiriyorsun!
- Bak hele! DEVAMI YARIN