"Kendisinin ihtiyaç duyduğu bir şeyi ilk defa gördüğü misafirine ikram etmeyi çok insan yapamaz. Aklından bile geçirmez!.."
O cömert gence dedim ki: 'Hiç olacak şey mi? Benim için, varın yoğun olan yedi koyunu da kestin. Ben senden böyle bir şey mi istedim ya da ima mı ettim? Malumunuz, sadece koyun böbreğini sevdiğimi söyledim...' dediğimde; ne dese iyiydi? 'Benim kapıma Rabb'im layık görmüş misafir göndermiş, hiç onun sevdiği bir şeyi ikram etmem mi? Dinlediklerimden dolayı iyice aklım başımdan gitmişti."
- Neticeyi merak ettim Behlül.
- Sultan’ım Hâtem-i Taî devamını şöyle anlatmış: Gencin bu misafirperverliğine hayran kalmıştım, gözlerim yaşardı… Oradakiler sormuşlar: “Peki, onun iyiliğine karşı sen ne yaptın?" O da: "Derhâl üç yüz deve, beş yüz koyun gönderdim…” diye cevaplamış… Dinleyenler: "Demek ki sen ondan daha cömertmişsin" demişler… Hâtem-i Taî: "Hayır! O daha cömert, çünkü o bana nesi varsa ikram etti, bense ona sadece malımın birazını yani devede kulak denilecek, cüzi kısmını gönderdim…”
- Öyle ya bir fakirin, yarım ekmeğinin tamamını misafire vermesi yürek ister Behlül! Bu hareketi yani kendisinin ihtiyaç duyduğu bir şeyi ilk defa gördüğü misafirine ikram etmeyi çok insan yapamaz. Aklından bile geçirmez! Bir zenginin sürüsünden bir deveyi misafirine ikram etmesi onun yanında hiç kalır! Bak bir Hatim-i Taî cömertliğini de müsaade ederseniz ben anlatayım.
- Estağfirullah Efendim. Zahmet olmazsa, sıkılmazsanız başımın üzerine.
- Malum, bizim memleketlerde bu ismi duymayan kalmamıştır. Bu anlatacağım hadiseyi ise bilen azdır.
- Merak ettim Sultan’ım.
- Ben de merak edesin diye anlatıyorum Behlül. Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Taî bakın nasıl biriymiş?
***
Yemen’in çok cömert bir hükümdarı varmış. İhsanları her yere yayılmasına rağmen, Hatim-i Taî’nin cömertliğinden bahsedilmesine tahammül edemezmiş. Sarayında herkese sık sık büyük ziyafetler hazırlatır, zengin fakir herkesi davet eder, yedirir içirir ve ceplerine de harçlıklar koyup gönderirmiş. Çıkarlarken hükümdarın kulağına şöyle ifadeler gelirmiş: “Koca hükümdarın ziyafeti ne kadar muhteşem olsa da Hatim'e yaklaşamadı…” Bu ve benzeri ifadeleri duyunca, tepesi atmış; Hatim sağ kaldıkça, cömertlikte birinci olmasına imkân olmadığını anlamış ve onu öldürtmeye karar vermiş. Çok mahir ve kuvvetli bir genç bulup eline yirmi altın sıkıştırmış. İşi muvaffakiyetle bitirince de, yirmi altın daha vereceğini vadetmiş. O kiralık katil genç de “Merak etme hükümdarım! Sen o işi hallolmuş bil!” demiş Tay kabilesine doğru yola çıkmış.
Genç, sora sora aradığı yere kadar gelmiş. Güler yüzlü, kendisi gibi babayiğit biriyle karşılaşmış. Bu sevimli genç "Hoş geldin yiğit. Uzun yoldan geliyorsun. Çok yorgun olduğun anlaşılıyor. Bu gece misafirim ol!" diyerek evine davet etmiş. Gece, misafirine çok ikram ve ihsanda bulunmuş. Sabah olup misafir gitmek isteyince, birkaç gün daha kalmasını ısrar etmiş. Misafir de:
"Çok mühim bir işim var. Bir an önce gitmem lazım…” DEVAMI YARIN