Birkaç dakikada hazine sandığına ulaştılar. Tam yirmi bin altın gömülmüştü o toprağa!
Evlerinin yanı başında küçük bir kubbeli cami vardı. Gençler hemen birkaç işçi tutup herkesin derin uykuda olduğu bir gece vakti caminin kubbesini yıktırdılar. Fakat bu yıkım hiçbir işe yaramadı. Ellerine sadece toz ve toprak geçti. Üstelik kubbeden dolayı mahalleliyle de başları belâya girmişti. Çaresizlerdi. Ya defterde yanlış yazıyordu, ya da babaları yalan söylüyordu!
Fakat, o altınlara çok ihtiyaçları olduğu aşikârdı. Belki bu yazılanlarda "gizli bir mesaj vardır" diyerek defteri alıp bana geldiler. Onlara: “Siz kendi kendinizi kandırmışsınız. Defterde yazılanları da anlamamışsınız. Şimdi kulübeme gelin, size Harun Reşid halifemizden elli altın borç alıp vereyim, onunla caminin kubbesini eski hâline getirin. Komşuların gönlünü alın, helâlleşin. Sonra, üçüncü ayın onuncu gününde beni çağırın. O gün geldiğinde, size hazinenin yerini göstereceğim” dedim, söz verdim.
Mirasyedi gençler, büyük bir gayretle yıkmış oldukları kubbeyi yeniden inşa ettiler. Sonra da, sabırsızlıkla beklemeye başladılar. Nihayet, beklenen gün gelince, beni çağırdılar. Birlikte caminin kubbesine çıktık. “Haydi, bize altınların yerini göster” diye yalvaran gözlerle bakıyorlardı.
- Ölümüne yakın sizi boşuna çağırmadı!
- Biz eski dostuz.
- Altınların yerini sizden başka bilen olmaz! Burada gömülü değilse, nerede?
- Başta sabırlı olacağız! Sonra defterde yazılanlara uyacağız!
- Ama…
- Dedim ya önce sabır... Saat ona kadar bekleyeceğiz!
- Peki bekleyelim saat onu!
Beklenen saat gelince, kubbenin üzerine çıktım, minarenin uzun gölgesini seyrettim ve sonra gölgenin düştüğü küçük bir tepeyi gösterip: “Orayı kazın!” dedim. Gençler “Peki” deyip gösterdiğim yeri hızla kazmaya başladılar. Birkaç dakika geçmeden hazine sandığına ulaştılar. Tam yirmi bin altın gömülmüştü o toprağa. Sükûnet dolu bir sesle gençlere şunları nasihat ettim:
- Bakın kardeşlerim! Merhum babanız bu yolla size sadece altın değil, başka bir şey daha miras bıraktı.
- İş çıkarma yine! O da neymiş Behlül?
- Bu altınlar, ebedî hayatın hazinelerini işaret ediyor.
- Nasıl?
- Sabredin anlatayım! Cami kubbesi bu dünyayı temsil ediyor. Tıpkı hazineye ancak kubbeden ulaşılabilmesi gibi, ebedî hayattaki sonsuz hazinelere de ancak bu dünyadan ulaşılabilir. Siz dünyayı yanlış anlarsanız, kubbeyi yıktığınız gibi, dünyanızı da harap edersiniz. Üstelik sonsuz hazineye de ulaşamazsınız. Ümit ederim, bundan sonra hem dünyanıza, hem de sonsuz hayatınıza lazım geleni yapar, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yerine getirmeye itina gösterirsiniz… DEVAMI YARIN