Tarlalardaki acayip korkuluğa benzeyen dışı ürkütücü, içi boş çürümüşlüğe çok üzülüyordum. Bazı hakikatleri gördüğümde aklım başımdan gitti. Bizim tarafta bozulurken dirlik, diğer tarafta yeniden inşa edilmeye başlıyordu.
Her hayat girizgâhında başkalığın, farklılığın ve imkânsızlığın esiri, edepsizliğin, çılgınlığın ise hepten reziliydim. Maalesef benim sokağım çamurdu, Doktorumun ise arabası süt beyaz… Her defasında sokağıma girdiğinde kirlenerek çıkmasına üzülüyordum. Bu ruh hâlimi anlatmaya sayfalar yetmezdi, tükenirdi kalemler yazmazdı ve bu hikâye de kolay kolay bitmezdi.
Yolda yürürken bile merakım had safhadaydı. İlk kapak arkasındaki Nefise Doktor’umun kendi el yazısıyla yazdıklarını okudum:
“Bitirim tiplerin en düşman olduğu kelimelerden biri ‘SADAKAT’tir. Ne menem şeydir ki bu kadar da taarruza uğramakta. Bana göre sır saklamak demekti sadakat. Fırtınaların kopacağını bile bile sessiz, sakin kalmaya muvaffak olan kimse sadık insandı gözümde. Sadık olan, iki arada bir derede kalmaz sonunda.
Kötülük öyle değil tabii! Hep yanı başındadır insanın. Sözler verilir, sözler unutulur. Gün gelir ihanet eden sadakat ister.
Sevdiğine, sözüne sadık kalan; kendinden vazgeçebilen demektir.
Birine sormuşlar ‘sadakat nedir’ diye. O da: ‘Sadakat; sevdiğinin kalbini çıkarıp avucunda tutmaktır, icap ettiğinde o kalbi fırlatıp yere atmaktır…’ demiş.
Bu bir fazilet değildir aslında, muhabbetten, yani sevgiden kör olmaktır. Hep kaçtığın şeye, eninde sonunda yakalanmaktır. Karar vermeden ve yemin etmeden bir daha düşünmek lazım; çünkü sadakatle başlayan çok şey ihanetle bitebilir.”
Bu yazıyı benim için mi yazmıştı doktorum? Yoksa hakikaten unutmamak için not alınmıştı da bana okumak mı nasip oldu?
Suâle tam ve doğru cevap veremesem de sadık olmanın ehemmiyetini anlamıştım. “Kararımda sadık kalacağım…” dedim, rastgele bir sayfa daha açtım.
“TOLEUZHAN GALİYEVA'NIN MÜSLÜMAN OLUŞU” başlığı dikkatimi çekti.
Eve girdiğimde ilk okuyacağım yazı da belli olmuştu. Sayfanın yaprağını katladım, yürüdüm.
Hiç usandırma ili, il usandırmaz seni.
Hileli iş yapma hem kes, dolandırmaz seni.
Din düşmanından bir su içme, kandırmaz seni.
Korkma kâfirden, ateş olsa yandırmaz seni.
Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni.
Her zarar, insana bil, kendi nefsinden gelir.
Yüz karası âdeme, su-i fehminden gelir.
Şeref-ü şan mekâna hep mekininden gelir.
Kâfir, hain nefsin dinler mi hiç, kininden seni?
Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni.
Her şey geçer âlemde, bir hâlde yoktur sükûn,
Bil ki değmez teessüf etmeğe dünya-yı dun.
Hak eder sâdıkların hasmını elbet zebun.
İstikâmet zarardan, hep eyler masun seni.
Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni,
DEVAMI YARIN