“Rabbim başımızdan eksik eylemesin sizi, sağlıklı, hayırlı uzun ömürler ihsan eylesin Sultanım! Müsaadenizle sizden tek isteğim olacak…”
Zaten az ileride çiçekleri sulayan ve olan biteni merakla seyreden bahçıvan da böyle bir işaret bekliyormuş gibi koşarak gelmiş… Halife, muhabbetle müsafeha etmiş;
“Kıymetli Bahçıvanım! Seni tebrik ederim. Çok nefis elmalar yetiştirmişsin. Hem bahçemizin her bir köşesi bakımlı, el değmemiş bir yer kalmamış, maşallah her taraf bir başka güzellikte. Sana bir mükâfat vereceğim, dile benden ne dilersen?” deyip onun gönlündeki şeyi vermek istemiş…
Bu iltifatlara teşekkür eden bahçıvan, çok garip bir talepte bulunmuş;
“Sultanım, emriniz başımın üstüne! Rabbim başımızdan eksik eylemesin sizi, sağlıklı, hayırlı uzun ömürler ihsan eylesin! Müsaadenizle sizden tek isteğim olacak…”
“Nedir?”
“Haddim olmayarak bana, benim BERMEKÎ olmadığıma dair bir FERMAN verirseniz minnettar olurum!”
“Nasıl yani?”
“Ben hazırladım. İşte bu evrakın altına bir mühür basmanız kâfi Efendim! Bunu yapmakla bana dünyaları hediye etmiş olacaksınız SULTAN’IM!”
Halife, bu beklemediği garip talep karşısında pek şaşırmış, oldukça da merak etmiş; niçin böyle bir talepte bulundu diye…
“Bahçıvanım! Gördüğüm kadarıyla aklı başında, mahir birisin; herkes devletimizde bir yer edinmek, bir vazife kapmak için bir Bermekî şeceresi uydururken, bu sülâleden olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair ferman talep ediyorsun? Üstelik hakiki bir Bermekî’sin! Ailen hep iyi işler yaptı, onlardan olmaktan niye kaçınıyorsun?”
Halife-i Müslimîn’in elinden bir berat almayı ısrarla isteyen bahçıvan;
“Evet Sultan’ım, malumunuz, bir Bermekî’yim... Ama, mâdemki, benden bir istekte bulunmamı emir buyurdunuz... Bendeniz de bu emrinize uyarak bir fermanınızı talep ediyorum, sağlığınıza sıhhatinize duâ etmekten başka da bir isteğim yoktur!”
Bu içten talep karşısında diyeceği başka bir sözü olmayan Halife Harun Reşid de;
“Madem ısrar ediyorsun, istediğini yapacağım...” demek mecburiyetinde kalmış tabii. Daha sonra da o istediği yazıyı mühürleyip vermiş bahçıvana…
Acizane bizim ve Bağdat ileri gelenlerinin ikazları ile HALİFEMİZ bazı hakikatleri görmeye başlamış olmalı ki bir müddet saraydan dışarı çıkmadı. Aradan günler, haftalar geçtiği hâlde Halife’mizin bir şey yapamadığını, aciz kaldığını düşünmeye başlamıştık ki büyük bir hareketliliğe şahid olduk...
Harun Reşid, yattığı derin gaflet uykudan uyanmış, gözleri fena açılmıştı. Hatta ufak tefek ikazları duymayan kulakları da duymaya başlamıştı.
“Civar devletlerden gelen tavsiyeler ve halktan yükselen feryatların hiç de boşuna olmadığını düşünmeye başlamış, tedbir üzerine tedbirler almıştı.
Olacak şey miydi? Etrafta anlı şanlı devletler, komşu Arap emîrleri varken, koca Abbasi Devleti, Acem asıllı Bermekîler tarafından idare edilir olsun. Bu durum kabul edilecek bir şey değildi! Üstelik de düne kadar Mecusi hayatlarını devam ettirmişlerdi. Tam Müslüman olmuş, hayatlarını ona göre tanzim etmiş olsalar da yine de eski örf ve âdetlerinden izler taşıyabiliyorlardı.
DEVAMI YARIN
bekliyoruz..