Sanki başka bir âleme kanat açmış uçuyordum

A -
A +
Okudukça Sevgili Peygamberimizi, sallallahü aleyhi ve sellem nihayetsiz seven, tâbi olan ve hatta onun uğruna yapamayacağı hiçbir şey olmayan tam bir inanmış mümin ortaya çıkıyordu.
 
Malumat sahibi oldukça hayatımı iki evladıma adadım. “Onlar mesut ve bahtiyarlarsa, huzurlu oluyorlarsa, temiz giyiniyor, helâlinden yiyip içebiliyorlarsa, başlarını sokacakları sıcak bir yuvaları varsa, ben üstüme ne giymişim, yattığım yer nasılmış, bunun ne ehemmiyeti vardı? Onlar ısınıyorlarsa, ben hiç üşümezdim. Onlar ebediyen gülüyorlarsa, benim canım hiç sıkılmazdı. Onların huzurları benim huzurum, kederleri de benim” diyen yüce gönüllü biri oluyordum.
 
Kısacası dünyanın tezatları arasında geçen hayatlar ve yitirilen kıymetlerin anlatıldığı bu aklımı başıma getiren eserler, çocuklarıma bırakabileceğim tek mirasım olacaktı.
 
Sanki başka bir âleme kanat açmış uçuyordum. Hiçbir kitapta ansiklopedide yazmayan malumatlardı bunlar.
 
İnsanların üç sınıfa ayrıldığını ilk defa duyuyordum ve kendimin hangi sınıfta
olduğumu merak ediyordum.
 
Bir grup insan hayvan cinsindenmiş. Onların tipik özelliği ne? “Benimki benim, seninki de benim…” diyorlar, elindeki avucundaki ne varsa almaya çalışıyorlarmış. Köpekler bunlara en isabetli misal. Köpekler kemik toplarlar ve gömerler. Toplar gene gömerler, daha toplar gene gömerler, sonra nereye gömdüğünü unuturlar, aç kalınca da bulup karınlarını doyuramazlar. Anlayacağınız açgözlü hayvanlar. İşte bu yapılarıyla hayvanî hisler taşıyanlar “Benimki benim, seninki de benim…” tavrıyla hareket ediyorlarmış. Bu kategoride olanlardan kaçmak lazım. Çok tehlikeli insan grubu.
 
Benim de içinde bulunduğum hemcinslerimin sınıfı, insan sınıfıymış. Peki nedir o insan sınıfı? Onlar da derlermiş ki “Seninki senin, benimki de benim…” Adaletli davranıyorlar hayvanlara nazaran.
 
Bir de hakiki Müslümanlar var. Onlar da şöyle diyorlarmış bu hususta: “Seninki senin, benimki de senin…” Söylemesi kolay, yaşaması zor bir durum tabii.
 
Kendimi insan sınıfına yakın buldum ama hedefimin Müslümanca yaşamak olması lazım geldiğini daha bir güzel anladım.
 
Allahü teâlânın en sevmediği şeyleri de öğrendim. Rabbimizin bir zâtı var, bir de sıfatları var. Zâtı iki şeye düşman. Allahü teâlâ “onu hiç kimseye vermem, o benimdir” buyuruyor. Zâtı bir şeye düşmansa o iş bitmiştir. Biri, kibir ve inat. İkincisi de, şirktir. Bu ikisine cenab-ı Hakkın zâtı düşman olduğu için, bunlar ancak ateşle söner buyuruluyor.
 
Ama onu yaptın, bunu yaptın, ona Allahü teâlâ sıfatlarıyla düşmandır. Zâtı, sıfatlarını aşmıştır ve onu da zâtı affedebilir. Bir hadis-i kudside cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Azâmet ve kibriya benim hakkımdır, kim bana bunda ortak olmaya kalkarsa hiç acımam, yakarım.”
 
Ben Jale, sosyetenin maskotu, nereden nereye uçuyordum? Allah’ım sen nelere kadirsin? Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin? Ah bir de noksanlarımı tamamlayabilseydim!
 
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.