Sanki yüzüme renk gelmiş, iyice düzelmiştim...

A -
A +

Birbirimizi fena hırpaladığımız o gece, midemden sırtıma doğru yayılan bir ağrı başladı aman Allah'ım, dayanılacak gibi değildi! “Ha şimdi, ha biraz sonra geçer” diye epey bekledim, maalesef eksilecek yerde gittikçe şiddetlendi. Sanıyorum gece iki civarlarıydı, yani uykunun en derin olabileceği vakitte ben hâlâ ayaktaydım ve içimdeki sancıları geçirecek ağrı kesiciler arıyordum ecza dolabından. Nereden estiyse rüzgâr, Nefise Doktor'umun bir hastasına tavsiye ettiği pratik bir yol aklıma geldi. Beklemeden hemen onu yaptım. Zaten başka çarem de kalmamıştı.

 

Bir bardak sıcak suya, dolu bir tatlı kaşığı hakiki BAL, tabii ki Erzurum çiçek balı ve bir tatlı kaşığı da KARBONAT katıp iyice erittim. Acele etmeden yavaş yavaş da içtim. Beş on dakika sonra hamdolsun ağrılarım önce hafifledi bilahare de tamamen kesildi. Sanki yüzüme renk gelmişti, iyice düzeldim, oldukça da rahatladım elhamdülillah. Gecenin köründe yine Nefise Doktor'um, diğer bir ifadeyle bir ilim ve de gönül ehli imdadıma yetişmişti. Eğer şaşırıp da o bitirim arkadaşlarımdan birine telefon etseydim: “Bir duble viski al, ya da dolu dolu iki bardak bira iç…” diye tavsiyelerde bulunurlardı. Başıma geldi de ondan biliyorum.

 

Merak edenlerimiz için anlatayım, her şey daha dün gibi hafızamda:

 

Evlenmeden önceydi. Gece bir eğlence dönüşü eve geç gelmiştim. Annem babam, benim zilzurna sarhoş gelmeme ve kılık kıyafetime fena bozulmuş, acımasızca tenkit etmişlerdi. Bir daha böyle olursa eve almamakla da tehdit yemiştim. Ailem tarafından böyle köylü muamelesine tâbi tutulmam, diğer bir ifadeyle “gerici” gözüyle meseleye bakmalarını kabullenemiyordum. İlk defa başıma gelmesinden dolayı da çok incinmiş, fena kızmıştım. Aşırı stres ve üzüntüden dolayı böyle içime ağrılar girmişti. Daha önce bahsetmiştim hani evimde vefat eden arkadaşım Aylin vardı ya, samimiyetimize binaen onu aradım. Bana yüksek sesle bir nutuk çekti ki sormayın. Sanki karşımda ilim adamı vardı da benim haberim yoktu.

 

“Kız Jale sen ne diyorsun? Bu devirde böyle 'şuram ağrıdı buram ağrıdı...' demeyeceksin! Peki ya ne diyecek, ne yapacaksın? Git evin barına iki kutu bira aç, peş peşe indir mideye, bir şeyin kalırsa beni ara, gel yüzüme tükür! Bunları söyleyenler dünyanın en meşhur ilim adamları, sen ben değil kız! Hele sünepe Türk doktorları hiç değil…” deyip telefonu yüzüme kapatmıştı.

 

Sonradan bu meseleyi bir daha gündeme getirmiştim de “Sen de çok fenasın kız Jale! Hâlâ unutmadın mı?” demiş, devam etmişti “Aradığın o vakit gece yarısı mıydı ne? İsmini bilmediğim, günübirlik sevgilimle bir pavyonda zilzurna sarhoştum. Kafam dumanlıyken ne cevap vermemi bekliyordun kız?” demiş, dalgasını bile geçmişti...

 

Mevzu o âlemden açılmışken son bir hatıramla bitireyim.

 

Bir yılbaşında kuzenimle müşavere ettik, eski seneyi uğurlamanın, yeniyi karşılamanın şanına yakışır bir şekilde eğlenip neşelenecektik. Koca bir senede bir gece eğlenmeye kim ne diyebilirdi ki?.. Tam hür olmanın tadını çıkartmalıydık. Her gün zaten olmazdı, biz de öyle bir şey istemiyorduk. Senede bir gece fazla görülmemeliydi… DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Turgut Güleç17 Temmuz 2023 22:47

Kalemine yüreğine sağlık, tebrik ederim.

H. Kübra17 Temmuz 2023 20:53

Rabbimin ne güzel kulları var Sayfanın sahibi gibi

Hasan Budak17 Temmuz 2023 20:19

Selam aleyküm, Kalemine sağlık değerli kardeşim.Çok zamandır yazılarını okuyamadım kusuruma bakma.Biraz sıkıntılarım var o nedenle ilgi gösteremedim.Şimdiden sonra okumaya çalışacağım. Allah'a emanet olun Selam ve dualarımızla.