"Şimdi bir şiiri bütün şehitlerimize ve kahraman gazilerimize armağan etmek için okuyorum…"
Ali, kıza dikkatlice baktı bir de ne görsün? Yüzüne, kollarına Türk Bayrağı çizdirmemiş mi? Kırmızı beyaz çizikler şeklinde görünen bayrak, o güzel tenini daha bir güzelleştirmişti.
İnsan, bir hareketle çirkinleşebildiği gibi, güzel bir niyet ve hareketle de güzelleşebiliyordu. Biraz önce cadı olarak gördüğü kız, gözünde saf, masum bir kızcağızdı şimdi de. "Ne hikmetleri var ya Rabbim?” dedi. İşte böyle bir devirdi, böylelerinin talihi yaver gidiyordu; ceylan gözü gibi kocaman yeşil gözler, bir de gülücükler dağıtarak yürümesi bundan dolayı mı ne pek sempatik görünüyordu. Sahip oldukları imkânlar, şımarıklığa sebep olsa da insan hep öyle kalmıyordu. Öylece duruvermiş kalabalığın önünde Ali, kim olduğunu sordu yanındakine, "ne yapıyor Elif’in babası" dedi, sonra kenara çekildi ne söyleyeceğini merak ediyordu, kulak kesildi. Bu arada Elif, çokbilmiş edasıyla seyircileri selâmladı. Utanma, sıkılma işaretleri üzerinde yoktu. Gayet sakin, ne yapacağını bilen biri görünüyordu.
- Sevgili misafirler biliyorsunuz ben buraya yeni geldim. Gerçi Aliler de yeni gelmişler ama… İlk geldiğim günlerde Ali'nin babasıyla alakalı olarak anlattıklarına inanmamıştım. Aklım bunu almamıştı. Bu yüzden onunla kavga ettik. Sonra dedem bana “NENE HATUN”a dair yaşanmış bir hikâye anlattı. Doğrusu bu olanları dinleyince önce çok utandım yanlış düşüncelerimden ve yaptıklarımdan. Ayrıca çok da heyecanlandım, duygulandım da. Sonra bu fedakâr insanlara haksızlık yaptığımı anladım. Ali'nin babası gerçek bir kahramanmış. Şimdi ona ben de inandım. Böyle bir kahraman aileyle aynı şehirden olmakla şeref duyuyorum. Kahraman askerlerimizle ve o güzel insanlarla aynı mekânları paylaştığım için çok mutluyum. Sizleri aramızda görmekten de. Şimdi öğretmenimin ve dedemin bana öğrettikleri bir şiiri bütün şehitlerimize ve kahraman gazilerimize armağan etmek için okuyorum…
Kısa konuşmanın uzun alkış alması herkesin dikkatini çekmişti… Merasimi idare eden albayın işaretiyle Mehter Marşı da başlayınca alkış daha büyüyerek bir müddet devam etti. Fonda, ince fakat içli bir kız çocuğunun sesi yankılanıyordu bütün ihtişamıyla.
BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR!
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
.....
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar.
Şimdi sen söyle söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgâr bekliyor!
.....
Coşkulu alkışlarla bayraklar her tarafı doldururken Ali’nin gözlerinden yaşlar inci tanesi gibi yere düşüyordu. Yılmazın; "RAHMET YAĞIYOR” dediğini duydu sadece.
-SON-