"Hâtem-i Taî isminde dillere destan çok cömert biri varmış, duydunuz mu Sultan'ım?"
Halife Harun Reşid:
- Zaten dinlemek için keyfimi bozmuştum.
- Cömertlik parayı, malı, hayırlı, iyi yerlere, ihtiyacı olanlara dağıtmaktan lezzet almaktır Sultan’ım.
- Öyledir.
- Malumunuz! İslâmiyet’in emrettiği yerlere seve seve vermek cömertliktir. İyi huyların en yükseklerindendir, bu haslete sahip olanlar, Cenâb-ı Allah tarafından âyet-i kerimelerle Peygamber Efendimiz tarafından hadis-i şeriflerle övülmüştür. Cömertlik, kişinin kötü huylarını kapatır, cimrilik ise şahsın iyi huylarını örter göstermez. Dünya tarihi boyunca en cömert insan Peygamber Efendimizdir.
- Ondan şüphemiz yok! Gelmiş geçmiş, KIYAMETE kadar da geleceklerin her bakımdan en üstünü, sallallahü aleyhi ve sellem, efendimiz.
- Her şeyi tam ve noksansız, yerli yerinde. Ne fazla, ne eksik!
- Peygamber Efendimizin cömertleri ve cömertliği övdüğü hadis-i şerifleri çok. Bunlardan birkaç tane zikreder misiniz?
- Memnuniyetle Sultan'ım! Bir hadis-i şerifinde Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “İki haslet var ki, Allahü teâlâ onları sever ve iki haslete de buğz eder yani sevmez. Sevdiği hasletler, CÖMERTLİK ve GÜZEL AHLAKTIR. Sevmediği iki şey de bunların zıddı; KÖTÜ HUY ve CİMRİLİKTİR. Allahü teâlâ bir kulunun iyiliğini dilediği zaman onu, insanların işlerini görmekte istihdam eder.” Yine bir Hadis-i şerifinde Cenneti tarif ederken “Cennet; cömertlerin yeridir” diyen Peygamber Efendimiz, bir başka hadis-i şerifinde ise şöyle buyuruyor: “Allahü teâlâ, milletin faydasına harcanmak üzere zenginlik isteyen birtakım kullarına servet vermiştir. Bunlardan cimrilik edenler olursa, Allah o serveti onlardan alır, başkalarına verir.”
- Âmennâ ve saddaknâ.
- Hâtem-i Taî isminde dillere destan çok cömert biri varmış, duydunuz mu Sultan'ım?
- Herkes az çok duymuştur buralarda.
- İşte o zata bir gün demişler ki "Senden daha cömert bir kimse var mı acaba?” O da “Evet var” demiş şöyle bir hadiseden bahsetmiş:
"Bir seferimde uzak diyarlara gitmiştim. Orada tanımadığım bir gence misafir oldum. Genç, fakir bir kimse olmasına rağmen bana bir koyun kesti. Biraz sonra nar gibi kızarmış böbreği getirip önüme koydu. Ben de gayr-i ihtiyari ‘Koyunun böbreklerini çok severdim...’ dedim. Hani söz olsun, sohbet etmeye başlayalım kabilinden. Bir ara ev sahibi genç ortalıktan kayboldu. Epey sonra baktım ki varı yoğu olan yedi koyunun yedisini de kesmiş, böbreklerini kızartmış, hepsini de almış gelmiş. Oldukça keyifle “Afiyet şifa olsun…” deyip önüme koyuverdi.
Şaşkınlık içerisinde kalmıştım. Biliyordum ki fakir bir kimsede misafirim. Ondan bir şey beklemiyordum zaten. DEVAMI YARIN