“Sultanım! Hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an ‘Eyvah! Bermekîlerin sonu geldi!’ dedim…"
İşinin başında rahat çalışırken bulunmuş, derhal huzuruna getirilince, Harun Reşid sormuş;
“O gün, para, altın, gümüş, ev-bark yerine; benden Bermekî olmadığına dair, ısrarla yazı istedin. Ben de seni kırmadım, verdim. Peki, şimdi soruyorum; bugünlerin geleceğini nereden tahmin ettin, nasıl anladın?”
Oldukça edeple karşısında duran Bahçıvan Abdullah;
“Sultanım! Hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an ‘Eyvah! Bermekîlerin sonu geldi!’ dedim…"
Bahçıvanı meraklı bakışlarla dinleyen Harun Reşid, sözünü keserek;
“Ama ben söyledim omzuma basmasını...” deyince, Bahçıvan içini kemiren cevabı vermiş;
“Fark etmez Sultan'ım… Siz emir buyursanız da o edebe mugayir iş işlememeliydi. Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir alicenaplıktır, fevkalâde büyüklüktür... Siz istemiş olsanız bile vezirinizin omzunuza basması ise; hem şımarıklık, hem haddini bilmezlik, hem de tam bir küstahlıktır! Her bakımdan da mazur görünecek, gösterilecek tarafı yoktur!”
“Yani!”
“Efendim, sizin nazik omzunuza basıp meyveyi koparması yerine, yakınınızdaydım; pekâlâ beni çağırabilir ve omuzuma çıkmayı isteyebilirdi!... Ben de seve seve bu işe yardımcı olur, Sultan’ımıza hakaret olabilecek bir iş işlenmezdi!”
“Dedim ya onun bir kabahati yok!”
“Efendim, bir adam, vezir de olsa, vezir-i âzam bile olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve hâd bilmez olduysa bunun sonu felâkettir! Ondan her şey beklenir! Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o fermanı ısrarla talep ettim. Netice, malumunuz!”
Kelebek çektiği gibi çeker aşk ateşi,
Ateşten kaçanların, gösteriş olur işi.
Tövbe etmeyenin zordur, son nefes verişi.
Îmân, bir muma benzer, ibadetlerse fener,
Fenersiz olan bir mum, elbette kolay söner.
Teşrîf ettiği zaman, değişmişti çok insan,
Îmânla şereflendi, yıllarca puta tapan.
Dünya fâni, çok dikkatli ol, aman ha aman!
Îmân, bir muma benzer, ibadetlerse fener,
Fenersiz olan bir mum, bir gün dayanmaz söner.
Güzel yüzünü bilen, dönüp güle bakar mı?
Sevgin ile eriyen, derde derman arar mı?
Üç günlük dünya için insan hiç can yakar mı?
Îmân, bir muma benzer, ibadetlerse fener,
Fenersiz olan bir mum, gün gelir direnmez, söner.
Hemen dinini öğren, geçip gitmeden zaman,
"Elbet aldanmış olur, iki günü bir olan...”
Bunu haber veriyor hem Peygamber-i zişan:
Îmân, bir muma benzer, ibadetlerse fener,
Fenersiz olan bir mum, er geç mutlaka söner.
Allah için muhabbet, elbette büyük nimet,
Sâlihlerle oturup kalkmak, olur ganimet.
HOCA unutma ki bu can da bize emanet!
Îmân, bir muma benzer, ibadetlerse fener,
Fenersiz olan bir mum, istemesen de söner.
DEVAMI YARIN