Talebelerin içine ateş düşmüş cayır cayır yanıyorlardı!..

A -
A +
Her fani gibi o da dünyadaki hayatını tamamladı ve ebedi hayata göçtü…
 
Yanında bulunanların hepsi:
- Helâl ettim! Helâl ettik! Helâl olsun!
- Üç günlük dünya işte. Sayılı günler bir gün bitecek elbette…
- !!!
- Son ricam ve vasiyetim: Cenazemi Akşemseddin kıldırsın, o kefenlesin, kabre de damadımla birlikte koysunlar, telkinimi yine o versin. Ne hikmetse onun sesi bana hoş gelir, çok tesir eder, tanırım inşallah! “Eşhedü enla ilahe illalah…” diyerek, sağ yanı üzere yığılıverdi… (rahmetullahi aleyh)
            ***
Talebelerin içine ateş düşmüş, cayır cayır yanıyorlardı. Her şeyi düşünmüşlerdi ama hocalarının kendilerini yetim bırakacaklarını hesaba katmamışlardı. Daha doğrusu onun öleceğini hiç hatırlarına getirmemişlerdi… Evet, her fani gibi o da dünyadaki hayatını tamamladı Kelime-i şahadet getirerek ebedi hayata göçtü…
“Akşemseddin’in gelmesinden şüphem var” diye mırıldandı talebelerinden biri… Bu yersiz fısıltıyı duyan Zülküf; fena öfkelendi. Hocasına hürmeten bir şey demeden kalktı, asabi adımlarla odanın içinde dolaşmaya başladı…
Ona hocasının vasiyetinin yerine getirilmesinin zor olacağını veya hiçbir zaman olmayacağını kim söylemişti? Ne edepsizlikti bu? Senelerdir yanında kalmış ama hocasını tam tanıyamamış olanlara hayıflanırken aynı ses:
- Mollalar, hafızlar, canlar! Hocamız, cennetmekân Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri ahirete göçtü malumunuz! Rabbim gani gani rahmet eylesin! Hepimizin de başı sağ olsun! Hocamızın son sözünü hep birlikte işittik; sekerat-ül mevt hâlinde söylenen bu vasiyeti yerine getirmemiz mümkün değildir! Akşemseddin Efendi; ta dünyanın öbür ucunda, payitaht Edirne’de… Gece gündüz at koştursanız dahi gidiş dönüş üç- dört aylık yoldur! Oraya nasıl haber ulaştıracağız?.. Diyelim ki duyurduk, nasıl gelip yetişecekler? Bu iş zaman alır! Mevtayı haftalarca, aylarca bekletip kokutmanın da vebal olduğunu biliriz! Derim ki; gelin Allah rızası için istişare edelim! Şer-i şerife uygun, münasip iş işleyelim! Hatırlayacaksınız; hocamız bir gün nasihat ederken; Eşiat-ül-lemeat kitabından şöyle bir hadis-i şerif okumuştu bizlere: “Ya Ali, üç şeyi geciktirme! Namazı vakti girince hemen kıl, cenaze namazını hemen kıl! Dul veya kızı, küfvü, dengi isteyince, hemen evlendir!”
Hocamızın bütün kıymetli talebeleri burada; adil bir şekilde vazife taksimi yapalım! Hocamıza karşı son hizmetimizi de noksansız yerine getirelim derim!
- !!!
Zülküf, fena bozulmuş, kederinden mi, söylenenlerden mi ne aklı başından gidecekmiş gibi olmuştu. Hocasının boş söylemeyeceğini pek âlâ biliyor, fakat fitne çıkmasını de istemiyordu. Bir ses, ta içinden gelen bir ses ona: “Akşemseddin’in mutlaka geleceğini, vasiyetini de istenilen şekilde yerine getireceğini” haykırıyordu… O, bu sesi, bu malum sesi boğmak ister gibi göğsünü tutuyor, sıkıyor, fakat muvaffak olamıyor ve yine kendi hisleri içinde kendini boğuyor, acı çekiyordu. Bir aralık dışarıda gürültüler çoğaldı…
Binbir ümitle pencereye koştu. Ufukta doludizgin bir atlı; tozu dumana katarak geliyordu… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.