Tanju, aklına geleni yazmış yıllar önce defterime...

Sesli Dinle
A -
A +

"Yunus Emre’m ne güzel özetlemiş: Gül, dibindeki dikeni, diken de yakınındaki gülü görmezse neye yarar!.."

 

 

 

Her bir sayfa kalpten yazılmış böyle cümlelerle doluydu. “Deli çocuk, ne olacak!” dedim, gülme ağlama arası bir hissiyat içinde gidip geldim defalarca.

 

Bu süslü cümleleri yazan, beni böyle iki çocukla, dört duvar arasında bırakarak “Ne hâliniz varsa görün…” deyip gidecek değildi ya! Demek ki Tanju’mun mühim bir işi vardı, bizler de üzülmeyelim diye “Ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim!” deyip vedalaşmış, gitmişti. Kötü bir niyeti olsaydı hiç vedalaşmaya dahi ihtiyaç duymaz, çeker giderdi, ne yapabilirdik ki? İnşallah en kısa zamanda bir yerlerden çıkar gelir. O sürpriz yapmayı seven biridir.

 

Elimdeki defterin bir başka sayfasını çevirdim...

 

“Biliyor musun? Dün gece her taraf zifiri karanlıktı ve herkes uykudayken bir ben bir de yıldızlar nöbetteydik. Semadan göz kırpan yıldızlar, sabırla ihtiyar gezegenimizi bekledi, bense yalnız ve yalnız seni…

 

Ben, beni unutmuşum, seni sevdiğimi zannettiğimi unutmuşum, unuttuğumu da unutmuşum ama bugün bana dediğin TANJU’M sözüyle bütün unuttuklarımı hatırladım... Sana kocaman bir teşekkür borçluyum JALE.

 

Ey semadan sicim gibi dökülen yağmur, huzur ve saadetime gölge düşürmek için yağıyorsan, boşuna zahmet çekme aldırmıyorum… Yok eğer niyetin ağlatmaksa, ben zaten sırılsıklam ağlıyorum!

 

Yunus Emre’m ne güzel özetlemiş: Gül, dibindeki dikeni, diken de yakınındaki gülü görmezse neye yarar. Biliyor musun? ‘GÜL’ denilince ilk akla gelen ikinci kelime ‘DİKEN’ olduğuna göre niçin birbirinden ayırmaya çalışıyorlar ki? Aşk sensiz, sen bensiz olamazsın! Tıpkı gül ve diken beraberliği gibi biz birbirimize muhtacız ve bir o kadar da mecburuz…

 

‘Seni seviyorum!’ diyene inanma! ‘Ben yokum, yalnız sen varsın!’ diyeni ise iyi dinle. Önünde parlak bir ayna gibi durduğumda içime baktın ve kendi yansımanı gördün. Sonra dedin ki SENİ SEVİYORUM! Oysa sevdiğin; kendinden başkası değildi…

 

Sevdamı, aşkımı kâğıtlara yaza yaza bitiremedim, seni düşüne düşüne önümü göremedim, ben sensizliği değil yanımdayken bile senin hasretini çekiyorum. Ey sevdiğim! Senden uzaklara nasıl gidebilirim?

 

Hakiki aşk, o kadar düşmana rağmen hâlâ var olan bizimkidir. Dünyada en feci şey en ağır hasarlı felaket ‘merhaba’ diyen ellerin ‘elveda’ diyerek ayrılmasıdır. İşte bu bizde hiç olmayacak Jale'm!

 

Gündüzün ışıltılı havasına, ateş rengine benzemez geceninki, üşütür ayaz, korkutur zifiri karanlık, bir garip hüzün verir içime ya ben fazlayım bu memlekette ya da yanımda biri eksik hissederim sensiz gecelerde…”

 

Tanju bu; aklına geleni yazmış, dökmüş emektar defterime. Seneler sonra aynı heyecan ve dikkatle okuyor, aynı hisleri yeniden yaşıyordum. Bunları yazanın sahte olabileceğine inanamıyordum. İçimden ne kadar negatif düşünceler gelip geçse de “Her şeyi hayra yormalıyım!” diyor, kötü düşüncelerimi bastırıyordum. Yanlış mı yapıyordum? Tam emin değildim ama var kuvvetimle hayra yoruyordum. Bu da benim zaaflarımdan biriydi ve razıydım böylesi olmaya. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.