Kazayı ve o, ismini bile soramadığım, hayatta bir daha karşılaşmamızın ya kısmet olduğu müşfik hacı teyzeyi, candan, samimi sohbetini hiç unutmayacaktım. Tevazu güzel şeydi, hem de çok.
Kazadan sonra Tanju’ya çektiğim mesajları okudum. O şartlarda bile kendi kendime slogan geliştirmiştim, muziplik olsun diye de hayat arkadaşıma gönderdim. Aslında onun hassasiyetini test ediyordum bir bakıma:
“Trafik hayattır…”
“Pazar kamyoneti şoförleri yüksek tahsilli ve nazik insanlardır…”
“Motosikletli; bütün yollar benim diyemez!”
“Takma kafana, toslarlar sana!”
İnsanların mesajlara karşı dayanılmaz bir merak ve isteği var. Bu mevzuda Tanju’da ise hiçbir hareket göremiyordum. Bir gün bana demişti ki “Kâinat mesajlardan meydana gelmiştir, atomlardan değil…” Bugünün insanında mesajlaşma, hayatımızın her yerinde var. Pratikliği, kısa mana yoğunluğu, az bir gayretle bütünlüğü yakalamaya çalışması, küçük bir andan büyük bir mana çıkarma arayışı ya da bir durumu olduğu gibi yansıtma gücü kuvveti, fantastik ya da natüralist olma hususiyeti gibi esnekliği içinde barındırması, beni cezbediyordu da Tanju sanki duvardı, hatta surdu, yüksek aşılmaz kaleydi!
***
Sana ait olmayanı elde etme ya da tamamen yok etme takıntısı hissettiğimde bilirdim ki orada ağır maraz vardır. Şimdi, “maraz, dediğiniz şey de nedir?” diyen sesinizi duyar gibi oluyorum. Yol yakınken izah edeyim. Marazın kelime manası; hastalık, dert demektir. Hastalık olunca da tedavi edilmesi icap eder. Yoksa süründürür durur insanı.
Çünkü şuursuzca, tamamen rekabet sevk-i tabiisiyle hareket ediyor ihtiraslı insanlar. Sırf kendisiyle rekabet hâlinde olan istiyor diye o da arzu ediyor birçok şeyi. Hatta insanların arzularını gerçekleştirmesine mâni olma isteği de var tabiatımızda.
Ne istediğimin, daha ne maharetlerimin olduğunun da ehemmiyeti yoktu. Nitekim o kadar uzaktım ki hakka, hakikate, istesem de birçok şeyi bilemezdim hiç. İnsanoğlu ne yaptıysa ben de peşleri sıra koştum. “Durup düşüneyim” dahi demedim. Moda diye, trend diye, umutsuzca alaka uyandırabilmek için yapmıştım, bundan sonra da farklı olacak değildim ya!
Şahit olduklarım içimdeki ateşi söndürmüş, kopkoyu derin bir kuyuya çevirmişti. Gülüp oynasam, gezip tozsam ve çok mesut gibi görünsem de bir türlü rahat edemiyordum. DEVAMI YARIN