Tüccarın çocukları çok sevindi, içleri içlerine sığmıyordu...

A -
A +

"Bunları duyduğuma memnun oldum. Babanızın vasiyeti de buydu ve yalnız sizleri düşünüyordu. Artık siz de onu düşünün!"

 

 

 

Gençler, ne demek istediğimi anlamış olmalılar ki hep bir ağızdan:

 

- Elbette! Başımız üzerine! Sözünden çıkmayacağız asla!

 

- Bunları duyduğuma memnun oldum. Babanızın vasiyeti de buydu ve yalnız sizleri düşünüyordu. Artık siz de onu düşünün!

 

- Mevtanın nesini düşüneceğiz ey Divane?

 

- Onun adına hayır hasenat yapınız.

 

- !!!

 

Tüccarın çocukları çok sevindi, içleri içlerine sığmıyordu. Gördüğüm kadarıyla akıllarını da başlarına toplamışlardı. Her dara düştüklerinde istişare etmek için bana geliyorlardı. Onlara ÖLÜMÜ ve istişare etmenin lüzum ve ehemmiyetini anlattım…

 

Bugün o kadar dolu dolu bir gün yaşadım ki gözümde hiçbir şeyin kadir kıymeti kalmadı; ne dünyanın, ne dünya malının…

 

Hayat bazen bahar, bazen yangın yeri gibiydi bana göre. Yoldan geçenin yakıp ısındığı sonra da söndürmeyi unuttuğu alevlerden arta kalan küller gibiydim. Nereden, ne yönden estiği belli olmayan rüzgârın önüne katılıp savruluyordum oradan oraya…

 

 

 

Renkleri ince ince ne anlatırsın köre?

 

Düşün söyle herkese, kendi aklına göre…

 

 

 

Biraz dikkatlice baktıklarında herkesin rahat görebileceği dünya, yani her insanın “benim benim!” diye peşi sıra sürüklendiği DÜNYA, bir hiç mesabesindeydi. İşte yakinen bildiğim bu hakikati kimseye anlatamıyordum. Ya ben deli olmasaydım da kim olsaydı?

 

Hayat hayaldi, eski bir rüyaydı…

 

 

 

Ben bir aşkın çeşmesiyim,

 

Maşuk benden çok uzaktır.

 

Dervişlerin hoş sesiyim,

 

Hayat yanan bir ocaktır.

 

 

 

Ben güneşin şulesiyim,

 

Hem muhabbet nağmesiyim,

 

Sevenlerin nefesiyim,

 

Kalbim çağlar bir ırmaktır.

 

 

 

Minarenin bir taşıyım,

 

Sır verenin sırdaşıyım,

 

Mert olanın kardaşıyım,

 

Kardeş bana bir konaktır.

 

 

 

Bazen düzüm, bazen dağım,

 

Tutmazsa elim ayağım,

 

Sözlerimle her an sağım,

 

Dünya bize bir duraktır.

 

 

 

Fırtınalı bir denizim,

 

Arşa çıkan duman bizim.

 

Sert yürürüm kalır izim,

 

HOCA benden çok uzaktır…

 

                    ***

 

     CENNET KÖŞKÜ SATAN ADAM!..

 

Dâne-i bârân degüldür yeryüzine dökülen,

 

Derd ile göklerde olmışdur bulutlar eşkbâr.

 

(Yeryüzüne dökülen yağmur tanesi değildir./Bulutlar, dert ile yağmur gibi gözyaşlarını yağdırmaktadır.)

 

Sık sık olmasa da Bağdat'ta yağmur yağdı mı tam yağardı. İşte öyle yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı bir günde pek heyecanlıydım. Her ne hikmetse bu havaları seviyordum. Rabbimin yarattığı her şey bana güzel geliyordu lakin rahmet dolu bulutları görünce daha bir hoş olurdum. Damlaların, birer şeffaf inci gibi üzerime üzerime düşmesini ve azalacak yerde gittikçe şiddetini arttırması ne kadar keyif veriyordu, anlatamam...

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.