"Yabancı kültür şırıngası izleri bunlar..."

A -
A +

Jale, içini çekerek konuştu:

- Benim arkadaşlarımın çoğu tarihimizle iftihar etmez. Hatta Osmanlıya hakaret edenler, küçümseyenler bile var doktorum.

 

- Ah ah! O ayrı bir kanayan yaramız, oldukça da derin. Geniş bir vakitte bu mesele üzerinde konuşuruz.

 

- İnşallah.

 

- Ecdatla iftihar edip etmeme her şeyden önce karakter meselesi. Şunu unutmamak lazım; Osmanlıca melez bir lisan, “ser”le başlayanlar umumiyetle Farsça… Ama “serseri” bence harika bir kelime. Bir sürü mânâsı olsa da sözlüklerde, hepsi aşağılıyor, oysa “terk-i terk” yüksek mânâsı da ona ait. Kelimenin en yüksek aşaması.

 

- Hiçbir şey anlamadım Doktor’um.

 

- Yani diyorum ki kelimeye yüklenilen mânâ çok mühim. Adım adım, her şeyi terk ettikten sonra, terk etmeyi de terk etmek mânâsına geliyor. Nasıl söylesem? Aslında ifade olarak, kafasının dikine giden, gidebilen, demek. Yani doğru bildiği yoldan şaşmayan. Toplumun umumisini, ya da şahsi tenkit ve eleştirilerini hesaba katmayan, umursamayan, kendi kafasının içindeki doğru ya da kafasındaki insan demek.

 

- Öyle anlattın ki Doktor’um “SERSERİYİM” diye haykırmak geldi içimden.

 

- Yok o kadar da değil! Bir yerde ne anlaşılıyorsa ona itibar edilir. Özündeki mânâ; o şekilde kullanıldığı yerde muteberdir. Şairin biri şöyle diyor:

 

Ne derlerse desinler, kendimiz olalım letafet.

 

Aslında serseri demeleri, büyük bir iltifat.

 

- Herhâlde tam da bunu kastediyorsunuz…

 

- Yani diyorlar ki, o kadar terk edin ki her şeyi, siz de kendinize “serserisin” diyebilecek kadar iltifat edebilin.

 

- Kafamızın kafasındaki serserilikte buluşalım. Benim yaş oldu otuz beş ama hâlâ içimdeki serseriyi öldüremedim, öyle eli bıçaklı sokak serserisi değil canım! Eli ayağı, yüzü gözü düzgün daha bi değişik tipim galiba… Bruce Willis mi desem, Mickey Rourke mu desem? İşte o tatta biriyim galiba…

 

- Yabancı kültür şırıngası izleri bunlar...

 

- Deveye sormuşlar “Boynun niçin eğri?” diye, cevap malum: “Nerem doğru ki?”

 

- Orası öyle ama üstat, şair-i âzam Necip Fazıl Kısakürek bakın ne diyor?

 

 

 

Yeryüzünde yalnız benim serseri,

 

Yeryüzünde yalnız ben derbederim.

 

Herkesin dünyada varsa bir yeri,

 

Ben de “bütün dünya benimdir” derim.

 

 

 

Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı,

 

Aradım bir ömür, arkadaşımı.

 

Ölsem dikecek yok mezar taşımı;

 

Hâlime ben bile hayret ederim.

 

 

 

Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;

 

Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,

 

Bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr,

 

Gölgemin peşinden yürür giderim…

 

 

 

- Demez olaydım Doktor’um! Bir “serseri” kelimesi ağzımızdan çıktı, bir mektep dolusu ders yaptık. Bari bundan da anlamasaydın olmaz mıydı?

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.