Yazılanları zihnimde toparlayıp yorumlamaya çalışıyordum...

A -
A +
Nasihat almış gider, yüzünde güller açar,
Neşesiz olsa bile, etrafına nur saçar.
Doğru yolu seçenler, durmaz kötüden kaçar,
Her yerde aranandır, hem dost hem arkadaşlar!
Tarihlere karışır, sulh görmeyen savaşlar!
 
Olmalı bütün işler, karınca kararınca,
Olmayasın kibirli, dost düşman yalvarınca,
Güneş ufuktan kayıp yıldızlar parlayınca!
Hak yerini bulmazsa, harbe döner barışlar,
Yeniden başlatılır, dünya için yarışlar.
 
İyiler bulunmalı, söyler daima Hoca,
Fâni dünya karışık, sanki ağır bulmaca!
Ahireti unutma, yatma boylu boyunca!
Allah rızası için, olmazsa bütün işler,
Gece gündüz yorulsa, boşa gider demişler!
                    ***
     HASRETLİK BURAM BURAM…
Aklım fikrim Tanju'daydı. Acaba nerede, ne yapar, kiminle, hayatından memnun mu, benim ve evlatlarının hasretini çekiyor mu? Bu ve bunun gibi suâllere cevap bulmaya çalışıyordum aklımca. Çok seven birinin, sevdiğinden ayrı kalmasının ruh hâlini bilirsiniz.
Sanki yanımdaymış da onunla beraber müşterek eşyalarımızı, kitapları, kısaca eskileri karıştırıyorum şuursuzca. Sararmış hatıra defterimin bir sayfasına, kendine has yazı stiliyle, biraz da itina göstererek şöyle yazmış Tanju:
“Akan suyu bıçakla kesmek nasıl imkânsızsa, sevdamı kelimelerle anlatmak da o kadar kolay değil Jale'm... Çünkü sen herkesin arayıp da bulamadığı, şu gök rengi gezegenimizin en güzel kızısın. Gün gelir mavi giyer derya olursun, dalgalar boyumu aşar. Gün gelir yeşil giyer yakuttan çimen olursun uçsuz bucaksız dünyanda kaybolurum. Gün gelir beyaz giyer, ak güvercin olur, uçar yükselirsin göklere, yakalayamam. Sana âşık olmak ne acayip ne de zor şeymiş meğer; tanışıklığımız çok kısa olsa da unutmak ne kadar uzun veya imkânsızmış…”
Gayr-i ihtiyari defteri kapattım, yazılanları zihnimde yeniden toparlayıp yorumlamaya çalıştım. Hakikaten samimi olarak mı yazmıştı, yoksa genç bir kızın kalbini çalmak için tuzak cümleler miydi?
Az çok kendimi tanıyordum. Benim bildiğim Jale, ‘müneccim’ değildi ama kalplerin de casusuydu. O zamanki Tanju, bu yazdıklarında oldukça samimiydi. Olmasaydı evliliğe kadar işi götürmezdi. Çevresinde kur yapanlara direnemezdi.
Hislerimi bastırarak başka bir sayfa çevirdim, oraya da bir şeyler yazmış ama bu sefer kırmızı kalemle... “O rengi seçmesinin bir sebebi ve illaki bir mânâsı olmalı…” diye düşünerek başladım okumaya.
“Aşkın senaryosunu yazmışlar, herkese bir rol vermişler, bana da en zor olanını… ‘Önce sev, sonra unut...’ rolü düşmüş. Hiç olacak şey mi? Adını kalbine muhabbetle yazmış, bir hayali hakikat sanmış, senin sevgine tam inanmış birine böyle bir rol teklif edilir miydi? Hiç olacak şey mi? Haddini bilmezler! Belki seni, senden daha çok sevdiğim için kusuruma bakmayın! Özür dilerim!” DEVAMI YARIN


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.