Yüreğime öyle bir kor düştü ki yakıp kavuruyor içten içe...

A -
A +

Fazla dayanamadım “Çocuklar eve gelmeden konuşmalıyım” dedim, doktorumu aradım. O da sanki telefonunun başında bekliyormuş gibi hemen açtı ve ben bir şey demeden başladı konuşmaya;

 

- Acelen neydi Jale Hanımefendi kardeşim? Kitabı okur sonra ararsın diye tahmin ediyordum ama yanılmışım!

 

- Allah iyiliğini versin Doktor’um! Aklımı başımdan alan yazıdan sonra nasıl bekleyeyim? Hem kafamdaki suâlleri sormadan kitap okumaya devam edemezdim. Yüreğime öyle bir kor düştü ki sorma; yakıp kavuruyor içten içe.

 

- Bu kadar tesirinde kaldığına göre söyleyeceğin çok şey olmalı!

 

- Hem de ne kadar? Bir kere o kızcağız, tam delice işler, büyük ve tamiri zor hatalar yapabilecek yaşta iken ve hatta “serseri” sayılabilecek insanların içinde...

 

- Serseri derken aklıma ne getirdin bak?

 

 

 

Bunlar güzel günlerimiz.

 

Daha beter olacak her şey!

 

Dünya zaten yalan dolan,

 

Kaderden kaçamaz insan.

 

Vurulmuş kalbinin ortasından!

 

Aynaya bakmam, kendimi bilmem.

 

Hayat acıtınca dünyayı sevmem.

 

Ne yazık ki tek tabanca,

 

Serseri doğdum, serseri ölecem!

 

 

 

- İyi misin kıymetli Doktor’um? Sen de böyle şeyler bilir miydin?

 

- Ne o? Beni hâlâ uzaylı mı sanıyorsun? Daha anlamadın mı? Bu devrin, bu dünyanın ve senin de içinde bulunduğun kültürün ürünüyüm!

 

- Tamam da! Tarkan’ı Teoman’ı zannederdim ki bizim bitirimlerin dışında bilen yoktur!

 

- Oo! Daha neler neler? Bilsek bir şey kazanmayız, bilmesek de kaybetmeyiz. Şu bir hakikat; ortam, çevre kafana vura vura bazı şeyleri duyuruyor. Sizin dediğinizle benim bildiğim arasındaki fark şu: Birileri haz alarak, onunla bütünleşerek, diğer bir ifadeyle severek dinliyor, bizler veya bizim gibiler de yolda, sokakta, sıkışan trafikte yanımızda camı açık arabadan kulağımıza kadar gelen, mecburi seslerden duyup öğreniyoruz.

 

- Orası doğru. Bir yerlerde okumuştum tam emin değilim ama “serseri” kelimesi Farisî, baş manasında “ser”den geliyormuş. Sanki serseri “baş başa” manasında ama bizde gayesiz, başıboş, tehlikeli insan olarak oturmuş kafalara.

 

- Bence de öyle. Esasen “ser” kelimesi irdelendiğinde görülecek ki; dediğiniz gibi kafa, kelle, baş manalarında bir kelime. Meselâ, ‘serhoş’ demek kafası hoş, başı kıyak anlamında kullanılıyor. Size ilaveten; “baş başa” kelimesi yerine “sersere” diye bir şeyler de uydurulabilir.

 

- Büyük medeniyetler, dünyanın her yerinden fikir transfer ettiği, teknik alabildiği gibi, onlarla alakalı kelimeleri de çok rahat alabiliyorlar.

 

- Osmanlı ecdadımız öyle. Bütün İslâm âlemini vatan toprağı bilmiş, medeniyetini de kendi medeniyeti olarak tanımış, almış, böylece de dünyanın en kuvvetli devleti olmuş; Devlet-i Aliye-i Osmaniye diye nam salmış bütün cihana.

 

- Bakıyorum tarihimizle iftihar ediyorsunuz.

 

- Kim etmez ki?

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.