Allah Allah! Kime sorsan; "doktor, hâkim, futbolcu, artist olmak istiyorum" diyor, sen ise... Hakikaten farklı bir talep!
Nuri öğretmen “Onunla biraz daha konuşursam, belki bir yolunu bulurum” diye düşünüyordu:
- Peki, hem çalışıp hem de okuyabilecek misin Ali? Hiç de kolay bir şey değil!
- Şimdilik mümkün efendim. Tecrübe ettim, gayet güzel gidiyor.
- Okumaktan vazgeçmediğine göre; bir hedefin olmalı. O zaman sorayım; okuyup ne olmak istiyorsun Ali?
- Efendim bağışlayın ama farklı bir cevabım olacak!
- İyice meraklandım Ali, neymiş o farklı olan cevabın?
- Çok zengin bir iş adamı olmak istiyorum öğretmenim…
- Allah Allah! Kime sorsan; "doktor, hâkim, futbolcu, artist olmak istiyorum" diyor, sen ise... Hakikaten farklı bir talep! Biliyorsun Ali; hayal kurmanın sınırı yok. Gayet tabii her şey istenebilir. O zaman ben de sana sorayım; peki, niçin zenginlik istiyorsun?
- Darda, yolda kalmışlara, ihtiyaç içinde olan bütün insanlara daha çok yardım etmek için…
- Yani “rahmet” olup herkesin üzerine yağmak istiyorsun.
- Yani…
- Niyetin de çok güzel! Bak şimdi Ali, Yılmaz’ın ailesinin durumu pek de iyi değil, bu doğru. Ama sizinki de onlarınkinden farklı değil. İstersen acele etme. Çok zengin olduğun zaman muhtaç, fakir fukaraya yardım edersin. Kimse zaten durduramaz. Daha iyi olmaz mı?
- Olmaz, efendim! Ne yapacaksam şimdi yapmalıyım! Yarın çok geç olabilir!
- Acele işe şeytan karışır derler Ali! Niçin şimdi?
- Hayırlı işin olmaması için de şeytan karışır öğretmenim!
- !!!
- Üç sebepten dolayı olmaz hocam.
- Allah Allah! Neymiş o sebepler?
- Hocam birinci sebep; bu para zaten benim değil. Herkese iyilik ettiğim için Allahü teâlâ, beni insanlara sevimli gösteriyor. Onlar da bundan dolayı, daha çok simit alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit sattığım oluyor. Hele mahallede Hüseyin Dayı diye biri var ki sorma, her gün üç simit alıp kumrulara, güvercinlere veriyor. Bazı amcalar alıp kedi köpeklerin önüne koyuyor. Bunların bana yardım için aldığını adım gibi biliyorum ve eminim.
- Bunlar toplumumuzu ayakta tutan değerler Ali. Eee! İkincisi neymiş?
- İkincisi: "Ağaç yaş iken eğilir" diye öğrettiniz bize. Şimdiden iyilik yapmayı öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam. Bu hayırlı işi zenginlik günlerime ertelersem, zengin olduğum günlerde de; daha zengin olduğum günlere tehir eder, kendimi kandırmış olurum.
- Çok haklısın! Üçüncüsü ne?
- Üçüncüsü ise daha mühim: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir iş adamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük iş adamı olamazlar ki...
- !!!
Pek duygulanan Nuri hoca, karşısında büyük biri varmış gibi konuşulanları hayranlıkla dinliyor, olup bitenleri zihninde tahlil ediyordu durmadan. Huzursuzluğunun ve endişesinin sebebi; şu anda birlikte bulunduğu talebesinin anlattıklarına istediği cevabı verememesindendi. Bu iyi niyetli çocuğu, soğukkanlılıkla dinlemekten ileri gidemiyor; bilakis Ali hakkında hayranlığı gittikçe artıyordu. Onunla konuşurken hem huzurla doluyor ve hem de ders çıkarıyor, ibret alıyordu... DEVAMI YARIN