Cep telefonumuza gelen mesaj, işsiz sayısının 2. 5 milyonlara düştüğünü bildirirken müjde mahiyetindeydi. Bu haberden bir gün sonra 1 milyon 650 bin civarında lise mezunu üniversite kapısına dayandı... Bu iki cümle arasında ne gibi bir münasebet var? İki cümle aynı sonuca dönük... Meslek, iş, aş, geçim. 2.5 milyona gerilediği için buruk da olsa memnuniyet duyduğumuz işsiz sayısı aslında sadece bir günlük bir sevinç. Bir tarafta üniversite imtihanına bu kadar genç giriyor, diğer tarafta üniversiteden on binlerce genç mezun oluyor. Mezun gençlerin çoğu işsiz adayı. Yüksek tahsile bin bir çile ve ümitle hazırlanıp 3.5 saat ter döken gençlerin büyük çoğunluğu ise işsiz aday adayı. Liseyi bitirip bir yerleri kazanamayanlarsa doğrudan doğruya işsiz. Üstelik onlar mesleksiz de... Lise mezunu bir gencin esasında istediği, sevdiği fakülteye girebilmesi lazım. Bunu gerçekleştirebilen devlet sosyal devlettir, refah devletidir. Kanun maddesiyle refah gelmiyor. Yüksek Öğretim Kurumu, bu büyük problem için çare üreteceğine siyasi kavgalarla, üzerine düşmeyen işlere laf yetiştirmekle zaman öldürüyor. ÖSS neticeleri açıkladığında bakınız bakalım kaç liseli bir yeri kazanmış olacak? Bunlardan yüzde kaçı istediği, hayal ettiği bir fakülteye girecek? 1 Milyon 650 Bin insandan sadece 10 bin 650'si dilediği yere huzur içinde adım atabiliyor. Hakikat ne yazık ki böyle. Geri kalan, ya aklından bile geçmeyen bir fakülte kapısından girerek, bir ömür sevmediği mesleği icra etme azabını yaşıyor veya kazanamayıp ikinci kere hazırlanıyor, yahut hiçbir muvaffakiyet gösteremeyerek hayata hüsran, ıstırap, küskünlük ve hayal kırklığıyla başlıyor. En büyük derdimiz işsizliktir. İşsiz sayısı üstelik resmi istatistiklerde yazılı olan kadar da değil. Resmi miktar kadar bir de gizli işsiz var. Devlet daireleri de özel sektörde en az yüzde yirmi gizli işsizle dolu. Keza genç emekliler bir başka işsiz. Nüfusumuzun fazlalığı, genç nüfusumuzun yüksekliği ile övünüyoruz. Bunlar, iyi-hoş da şu işsiz meselesi ne olacak? Bu dâvâ iktidarlardan öte devlet mükellefiyeti.. Her kötülük işsizlikten ileri geliyor. Soygun, rüşvet, hırsızlık, ahlaki tefessüh, aile çöküntüsü ve sayılacak daha bir çok yıkıcı unsurun temel sebebi işsizliktir. Uzun geçmiş dönemlerden miras kalan bu berbat enkaz, ancak fikir, çare proje üreterek halledilebilir. Onun, için kurumlar da kişiler de laf değil fikir üretmeli. Dershane zengin eden bir eğitim sistemi yaşıyoruz. Eğitim her türlü ideolojiden uzak olmalı. Hükümetlere göre değişmemeli. Her gencinin istediği mesleği seçebildiği Türkiye, ideal devlet sürecine girmiş olur.