2023'te de rejimi mi tartışacağız?

A -
A +

Amerika'da motorlu taşıt bile kullanmayan Mormonlar var, kimse bu cemaate karışmıyor. Her ülkenin kendine mahsus cemaatleri bulunabilir. Demokrasi, çoğulculuk sisteminin adıysa -ki öyledir- bu insanlara tahammül edilecektir. Tabiî ki herkesin asgari müştereklerde buluşmasını beklemek hakkıdır. Buna rağmen, demokrasilerde tek tip insan modeline zorlamak olmaz. Daha doğrusu hiçbir zaman ve hiçbir zeminde tek tip insan ve hayat yoktur. Mezhepler, içtihatlar dahi bunun ifadesi, ideolojiler bile kendi içinde farklılıklar göstermekte. Mübarek ramazan ayındayız. Türkiye ve dünyada en az bir milyar insan oruçlu. Bizde ülke aydınlarından bazılarının ağzında irtica, İran vs. almış başını gidiyor. Kimsede dininde-diyanetinde olan vatandaşları incitmemek gibi bir kaygı yok. Sözler, beyanatlar, yayınlar fütursuz ve sınırsız. Eskiden "din elden gidiyor, şeriat elden gidiyor kalkın ey ehl-i vatan!" yaygaraları yaşanırmış. Şimdi onun yerini "laiklik elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor kalkın ey ehli vatan!" çığlıkları aldı. Abdülhamid zamanında ayaklanan bir kısım softa, şeriat bütün şubeleriyle yürürlükte olduğu halde Fatih Camiinde kurşunlar atarken "şeriat isterük!" diye bağırıyorlardı. Marjinal grupları gözde büyütmek, kavga mevzuu yapmak son derecede hatalı. Onlar dün vardı, hatta 1400 sene önce de vardı. Hariciler nedir? Hazreti Ali'ye "tanrı" diyenler kimdir?.. Her devirde böylesi kaba softa ham yobaz, radikal ve yağcı tipler olur. Futbolda bile fanatizm gerçeğini hatırlayınız. Türkiye'nin İranlaşma iddiasına gelince. Gerici, irtica, mürteci gibi laflar nasıl safsatadan ibaret ve yersiz korku mahsulü ise Memleketimizin İran'a dönme kaygısı da o derecede alakasız bir evhamdan başka bir şey değildir. Türkiye, İran olsaydı dini hükümlerin tam anlamıyla uygulandığı imparatorluk günlerimizde olurdu. Tam tersine Osmanlı devletiyle İran asırlarca savaştılar. Osmanlının yaşadığı Sünni İslamiyet'le Şia İslam'ı birbirinden fersah fersah uzaktır. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlının bütün halinde mirasçısıdır. Hiçbir iktidar, mevzubahis arzuyu besleyemez. Muhafazakâr iktidarlar hiç oralarda olamaz. Böyle bir niyet evvela dindar kitlenin oylarını kaybettirir. Osmanlı devleti, 650 yıl şanla şerefle dinimizin bayraktarlığını yaptı. Onun yerini alan Türkiye de bugün aynı konumda. En son misal, Filistin, Lübnan bombalanırken bunun durdurulması için uluslararası diplomasi mekiğini Ankara işletti. Daha evvel Bosna'da Kosova'da aynısı yapılmıştı. Dedelerimiz İslamiyet'i gayet saf ve temiz şekliyle icra etti, en halis niyetlerle yaşadı. Osmanlı Türkleri, bu dini afişe etmedi, gösteriş, reklam konusu yapmadı. Dinimizde zaten "İslamcılık" diye bir müessese yok. "Dinci", "dincilik" hiç yok. Müslüman olmak, doğru amel işlemek var. Bütün sıkıntı din ilimlerinin gündemden kaldırıldığı, hakiki din adamlarının ahirete göçmesinden sonra yenilerinin yetişmemesi dolayısıyla ortaya çıktı. Boşluğu ya cehalet doldurdu veya Mısır gibi ülkelerden sirayet eden reformcu akımlar. Onların İslamiyet'i bizim Selçukluyla birlikte bin sene boyunca yaşayıp müdafaa ettiğimiz İslamiyet değildi. Kimin konuşacağı, ne konuşacağı ve ne zaman konuşacağı çok önemlidir. Ramazan ayında inanan insanları aşağılamak fevkalade kötüdür. Başbakan, orada ABD başkanıyla PKK, terör ve bir dünya dolusu problemi müzakere edecekken burada kendi içinde bile kavgalı bir millet havası vermek, hükümetiyle ordusu çekişmeli intibaı uyandırmak sadece zarar verir, bugünümüze de yarınımıza da zarar verir. Kimin Türk milletinin bugününe veya yarınına zarar vermek gibi bir niyeti olabilir? 70-80'li yıllara göre toplum birbirine çok yakınlaştı ama arada hâlâ dağlar var. Kişi bilmediğinin düşmanıdır. Düşmanlığa değil, dostluğa muhtacız. Şunun şurasında 100. yıla, 2023'e bir şey kalmadı. Aydınlarımızın bir kısmı, hâlâ sağlıksız düşünceler içindeler. Bir rejim bir yüzyılda yerine oturmaz mı? Biz "Büyük Türkiye"den bahsederken bazılarındaki bu kendinden emin olmama duygusunu, devlete şüpheyle bakma halini yadırgıyoruz. * > Mahyadan sonra bayrak Emin Çölaşan'ın Ramazan Bayramını müteakiben minarelerin arasını süsleyen mahyaların yerine Türk bayrağı asılması teklifine destek veriyoruz. Diyanetin, Çölaşan'ın sandığı gibi sudan bahaneler arkasına sığınmayarak bunu memnuniyetle yapacağı kanaatindeyiz. Zira, muhterem Ali Bardakoğlu, bugüne kadarki konuşma ve icraatlarıyla gelmiş-geçmiş en dengeli diyanet başkanlarından biri olduğunu isbatlamış bulunuyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.