27 Mayıs, sonraki her felaketin başlangıcıdır

A -
A +
Bugün 27 Mayıs. 43 yıl önce bugün Türkiye'de yer yerinden oynuyordu. 10 yaşındaydım, Adana'daydım, sırtımda 'Eskimo dondurma sandığı' sokağa çıktığımda belediye hoparlöründen tehditkâr bir üslupla konuşan bir erkek sesi işitiliyordu: Dikkat dikkat! Kahraman Türk silahlı kuvvetleri idareye el koymuştur.' Bunu diyor daha başka şeyler söylüyor, sonra sıra iftiralara geliyordu. 'Zalim Demokrat Parti iktidarının üniversite talebelerini kıyma makinalarından geçirdiği tesbit edilmiştir.'
Radyolar, bu iddiaları tekrarlamaktaydı. Gazeteler, onları yazıyordu. Kurgu tek merkezden yapılmıştı.  Cumhuriyet ilkokulunda okuyordum. Sabahları bizi bahçeye dizerek marşlar söyletiyorlardı. "Olur mu böyle olur mu? Kardeş kardeşi vurur mu? Kahrolası diktatörler, bu dünya size kalır mı?!" Bunlar o sözde pis ve çalıntı marşın en vurucu kısmıydı. Bu iftira, bütün okullarda tekrarlanıyordu.
27 Mayısa nasıl gelinmişti?
Halk, Halk Partisi'ni değil, Demokrat Parti'nin sembol ismi Menderes'i seviyor, buna mukabil, sırtını askere dayayıp Menderes'e kan kusturan İsmet İnönü'yü dişlerini gıcırdatarak "sağır" diye anıyordu. Vatandaş, kendi dokusundan bir parça olarak gördüğü Başvekil Adnan Menderes'in yanındaydı. Çünkü, millet şunun farkındaydı. Sultan Abdülhamid Han, bu memleketi bayındır kılmak için hizmeti nerede bırakmışsa Adnan Menderes, oradan  almış devam ediyordu.
Menderes'in tek suçu sevilmek değildi.
Başka kusurları da vardı:
Ezan-ı Muhammedî'nin asli haliyle okunmasının yolunu açan, Türkiye'den kovularak  48 saat içinde yurt dışına gönderilen Hanedan mensuplarının kadınlarına yurda girme izni veren, bir nutkunda "bu millet, isterse Hilafeti de geri getirir" diyen ve askerin başına buyrukluğuna "istersem orduyu yedek subaylarla da idare ederim" cevabını veren Adnan Menderes'e   gazeteciler, subaylar, profesörler, öğretmenler ve benzeri okur-yazar kitlenin büyük ekseriyeti düşmandı. İsmet İnönü'nün damadı Metin Toker, Akis isminde bir mecmua çıkartıyordu. Bu mecmua, 27 Mayıs'ın fitilini ateşledi. Yalanlarıyla ordu ve üniversiteyi galeyana getirdi. 27-28 Nisan 1960 talebe ayaklanması böylece oldu.
Türkiye'nin köksüz aydınları halkın Başbakanını sevmiyordu.
Sadece onlar mı?
Eski ve yeni süper güçler, İngiltere ve  ABD de desteğini çekmişti. Adnan Menderes, Amerika'dan yardım  alamayınca İskenderun Demir-Çelik Fabrikalarıyla İzmir Aliağa Rafineri Tesisleri için  Rusya'ya yönelmişti.
Bu iç ve dış olaylar, Adnan Beyin sonunu getirdi. Önce 1959 Londra uçak  kazası, bir yıl sonra 27 Mayıs darbesi.
Uçak kazasından sonra Yeşilköy'e inen Menderes'i on binler, çılgın sevgi gösterileriyle karşıladı. İdama götürülürken ise 10 kişi bile sokağa çıkamadı.
27 Mayıs cinayeti işlenmeseydi 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbeleri olmayacak, Türkiye 1 sente muhtaç düşme ayıbını yaşamayacak, 70'lerin  sol-sağ hareketleriyle 5 bin, bölücü terörle 50 bin kişi ölmeyecek, bugün belki de dünya sıralamasında ilk 10 devletten biri olacaktık. 27 Mayıs cinayeti, sonraki her felaketin başlangıç noktasıdır.
Bu sebeple failler yargılanmalı,  yalan, iftira ve cinayet cezasız kalmamalı, 27 Mayıs zenginleri ortaya çıkartılmalı, Tabii Senatörlere ödenen maaşlar  tahsil edilmelidir...
Şehidlerimizi hürmet, muhabbet ve rahmetle yâd ediyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.