Bu günden itibaren tarihimizde böyle bir takvim de konuşulacak. 6 Ekim 2004'e atıfta bulunulacak. Bu tarih, mühimdir. 17 Aralık 2004 ise ehemmiyetli. Bugün, AB komisyonu 17 Aralık için müsbet kanaatlerini serdedecek, 17 Aralık'ta da müzakere tarihi verilecek. Bütün işaretler bu yönde. Komisyondan "hayır" çıkması ihtimal dahilinde görünmüyor. Böyle bir sürpriz dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün dediği gibi sadece Türkiye'ye değil, İslam âlemine de hakaret olur. Lehimizdeki kararın ittifakla alınmasını arzu ederdik. Ama gelişmelere bakılırsa öyle olmayacak. 30 üyenin 5'i aleyhte. Bunlar, Fransa, İspanya, Hollanda, Avusturya, Macaristan. Görev süresi biten delegeler. Ancak ülkelerinden bağımsız hareket etmeleri muhaldir. Devletlerinin görüşlerini yansıtmaktalar. Hadi Avusturya ve belki Macaristan'ı anlamak mümkün. Peki, Fransa, hele İspanya için ne dersiniz? Türk emeğinin yarım asırdır kalkınmasına katkıda bulunduğu Hollanda'nın yaptıklarını neyle izah edersiniz? Aleyhte faaliyette başı çeken Fransa delegesi. Ermeni soykırımını tanımamızı isteyecek kadar abes taleplerde bulunuyor, son dakikada bile özel statüyü kabul ettirme peşinde koşuyor, serbest dolaşımı ileri sürerek kafaları bulandırmaya çalışıyor. Fransa'nın Cezayir'de yaptıklarını kim tanıyacak? Bu devletin bir derdi var ama ne? Sakın ola ki Madrit de Paris'in peşine takılmaya. Cezayir, Fransa'nın hesabını tarihe vermediği utandırıcı bir hadisedir. Eğer İspanya da ona katılırsa Endülüs katliamını yazmak zorunda kalırız. Halbuki gün dostluklar günü. AB'ye eski defterleri karıştırmak için girmiyoruz. Yoksa sadece Cezayir'i değil Fransa'ya Antep, Maraş, Urfa vs'yi de hatırlatırız. Bir kısım Avrupalılar Türkiye'nin Müslümanlığıyla zengin nüfusundan ürkmekteler. Avrupa'da dörtte biri Türk 20 milyon Müslüman yaşıyor. Bunlardan Avrupa'ya bir ziyan geldi mi? Bu bir, ikincisi, 70 milyon oluşumuz. Avrupalılar zannediyor ki Türkler, ilk günden valizleri topladığı gibi soluğu Avrupa şehirlerinde alacaklar. Meraklanmasınlar kimse bu niyette değil. Elbette gidenler olacak, fakat aynı şekilde Avrupa'dan da gelenler olacaktır. Alanya daha bugünden Almanyalılarla dolu. Türkiye'nin AB'ye katılmasına karşı çıkan Avrupalılardan bazıları Fransa gibi saklı niyeti olanlar. Bazısı ise saflığından öyle davranmakta. Bu konuda yeni nesil Avrupalılar daha aydınlık düşünüyorlar. Yaşlılar hâlâ "anne Türkler geliyor" korkusundalar. Oysa, dostlarımız bir hususu bir türlü kavrayamıyorlar. Türkiye, lütuf istemiyor. Biz eşitler arası bir müzakere ve pazarlık içinde olacağız. Medeniyetlerimiz gibi milletlerimiz de çatışmayacak. Aksine bölüşme, paylaşma ve destek esaslı bir hayat üslubu gelişecek. Türkler bunu istemekte. Nüfusu gerileyen Avrupa, ekonomiden savunmaya bir çok ihtiyaçlarını kiminle nasıl karşılayacak? Daha kesin yorumlar resmi rapor açıklanınca yapılacaktır. "Çarşamba günü başlayan işler hayırlı olur". Şimdiden hayırlı olsun diyor ve tamamına kavuşulmasını temenni ediyoruz. Püf noktasını ise tekrarlıyoruz, lütuf istemiyoruz, masada eşitlerin müzakeresi olacak. Sadece almayacağız, hem alacak hem vereceğiz.