AB dâvâya müdahil

Geçen haftanın en önemli ziyareti AB komisyon başkanıyla genişlemeden sorumlu başkanının Ankara ziyaretleriydi. Jose Manuel Barrosso ve Olli Rehn'i kaba bir benzetmeyle Avrupa Birliği'nin başkan ve Başbakan'ı sayabiliriz. Önceden bir program olmadığı halde apar-topar ülkemize geldiler. Komisyon Başkanı Barrosso, TBMM'de de konuştu. Bu konuşma merakla bekleniyordu. Hatta ana muhalefet "şayet dâvâya dair konuşursa" meclisi terk ederiz bile dedi. Misafir devlet adamı da huzuru bozmamak, zaten gergin olan havayı biraz da kendisi germemek için o mevzua doğrudan girmedi. Dedikleri nasihat mahiyetindeydi. Kendi elimizle yabancıları bize nasihat vermeye davet etmiştik. Dedikleri şöyle "AB yolundasınız. Önemli reformlar yaptınız. Özgürlüklere riayet edin. Çağı tanıyın. Reformları ihmal etmeyin." Vs. Fakat asıl sözünü daha sonra söyledi. Bu söz bir kısa cümleden ibaret.. Ve her şeyi hülasa etmekte. Anlayana yeter. Barrosso dedi ki: -Ortak geleceğimiz var, kayıtsız kalamayız. Bu cümlenin herkese her şeyi anlatması gerekir. TBMM'deki, önceki ve sonraki konuşmaları, nasihat, dilek, temenni ve benzeri ifadelerdir. Bu söz ise karardır, tavırdır ve sonuca dair beyandır. Ne demek oluyor. Oldu-bittiye boyun eğmeyiz. Oturup seyretmeyiz. Biz satır aralarını böyle okuyoruz. Başkası kızabilir, köpürebilir, istiklalimizin elden gittiğini iddia edebilir. Ama dünya küçüldü. Global bir dünyadayız. Her şey iç içe geçmiş vaziyette. AB istese de Türkiye'de bir müthiş siyasi deprem, sosyal dalga şoku yaşanırken oturduğu yerden Türk kahvesi içerek bu gelişmeleri seyredemez. Siyaset ve ekonomi birbirini etkilemekte. O halde milli mahkemelerin rolü ne? Zaten onlarda da uluslararası üst mahkeme gerçeğini TBMM kararıyla kabul etmedik mi? Bu zaviyeden bakılırsa Anayasa Mahkemesi bir anlamda istinaf mahkemesi konumundadır. Manzarayı bu kadraja alınca Barrosso aynı zamanda şunu diyor: -Karar, AİHM'den döner. Adını koyalım, AB bu dâvâya müdahildir.