AB yaşayacak mı, Türkiye girecek mi?

A -
A +

Sorunun esasında şöyle olması lazım. "AB yaşayabilecek mi, Türkiye, AB'ye girebilecek mi?" Evet, bugün konuya duyarlı herkesin kafasında bunlar var. "Referandumlar bizi alakadar etmez" diyenler bile derinden derine bu rahatsızlıkla meşgul. Avrupa Birliği, ummadığı bir zamanda beklemediği bir sonuçla karşılaştı. Vaziyet o ki Avrupa'yı yönetenlerle Avrupalılar farklı yerlerdeler. Gerçeği olduğu gibi görmek lazım. Avrupa'nın ekseriyeti olumsuz tavırda. Yöneticileriyse farklı düşüncede. Bu "olumlu" kelimesinin içine, AB'nin bugünkü halinden Türkiye'nin üyeliğine kadar uzanan meseleler girmekte. Bize dair olanı söyleyelim. Merkezi Avrupa'nın ekseriyeti Türkiye'yi tam üye olarak görmek istemiyor. Bu isteksizliği Tombul Merkel Teyze tetikledi. Tesadüfe bakınız ki Fransa'daki halk oylaması öncesi bir eski Doğu Alman, sosyal demokratları 40 yıllık kalelerinde vurdu. Onun üzerine de o Doğu Alman Merkel, Hıristiyan Kulübünden olmanın verdiği taassupla Türkleri ancak imtiyazlı üye olarak kabul edebileceklerini ilân etti. Bir seçim zaferi ve ardından gelen bu beyanat, Fransız seçmeni etkiledi, ibre iyiden iyiye Türkiye aleyhine döndü. Bunu ikinci artçı sarsıntı takip etti. Fransa'daki sonuç da Hollanda'daki karşı oyları yukarılara çekti. Bir lüzumsuz referandum bakınız nerelere vardı. Sırada İngiltere vardı. İngiltere'de de çok iç açıcı netice beklenmiyordu. Fransa, Almanya, Hollanda faktöründen sonra İngiltere de AB Anayasasına hayır diyecek olsaydı, o AB'nin güvenilir hangi hususiyetleri kalırdı? Onun için Londra hükümetinin referandumu askıya alması isabetli olmuştur. Fotoğrafı daha netleştirelim. Avrupa'yı yönetenler Türkiye'yi isterken Avrupa halkı istemiyor. Demek ki bir "derin AB" bir de "sade AB" var. Buna mukabil biz İspanya ve Portekiz örneklerini veriyoruz. Başka da dayanağımız yok gibi. Bir de "Avrupa'da nüfus geriledi, onlara dinamizm katarız" diyoruz. Bu örneklerdeki mantık "alışırlar" tezine dayanmakta. İzahı güç olan şu. Hükümetler, derin AB'ciler gelip geçici. Türkleri istemeyenlerse kalıcı. Türkler, kendilerini istemeyenlerle nasıl iç içe yaşayacak? Yoksa böyle bir hayat hiçbir zaman tecelli etmeyecek mi? Türkiye, daha girmeden bir gün AB için "sizlere ömür" sözünü mü işiteceğiz? Türkiye'nin girmesi ciddiyet kazandıkça ortalık daha karışabilir, 3 Ekim sonrası çok şeyler olabilir. AB, B planı yapmamak gibi büyük bir hata sergiledi. Bari Türkiye'nin B planı olsun. Çünkü artık ortada 3 ihtimal var. Türkiye, girmeden AB dağılacak, Türkiye girecek, giremeyecek. Üç ihtimal de mümkün. Ya tam üye oluruz veya biz sebep olmasak da dağılır. 50 sene sonra lütfen verilecek imtiyazlı ortaklık orada kalsın. Bu arada hafızalarda kalsın, eğer Asya- Pasifikte ve Rusya Federasyonu etrafında ikinci bir süper güç doğarsa AB'nin ömrü bizi tam üye yapmaya yetmeyebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.