Kıbrıs bütün ufkumuzu kapladı, fakat yakınımızda daha başka gelişmeler de olmakta. Irak'ta Şii lider Mukteda el Sadr, milislerini harekete geçirdi. Şimdiye kadar "sünni üçgeni" denen bir bölgeden korkulmaktaydı. Bundan sonra bizatihi Bağdat, kavganın merkezi olacağa benzer. Tabii orada patlayan silahlar, bombalar bütün Irak'a yayılacak. Mukteda el Sadr, genç, hırslı ve gözü pek bir kişiliğe sahip. Bundan böyle işgal kuvvetleri, intihar saldırılarından kundaklamaya kadar sürprizler bekleyebilir. Denebilir ki ABD ilk defa sistemli bir direnişle karşılaşıyor. Bizim Kıbrıs'tan dolayı layıkıyla eğilemediğimiz Irak gelişmeleri ilk kıvılcımlardır. Arkası çok kanlı gelebilir. Amerika'nın daha şimdiden asker takviyesi ihtiyacında olduğu dile gelmekte. Bu ihtiyaç, ileride daha fazla artar. Salvador vs. vs... gibi küçük devletler sıkıntıya katlanmaz. Askerle figüran asker farklıdır. İspanya, iktidar değişikliği üzerine askerini çekeceğini daha önce açıklamıştı. Diğer taraftan askerlerine ait tabutlar Amerikan havaalanlarına indikçe Bush'un seçilme şansı zayıflar. Onun için Amerikan yönetimi, Irak'ta bir mağlubiyeti mutlaka önlemek isteyecektir. Amerika, SSCB'nin Afganistan karşısında düştüğü durumu birçok devletten daha iyi bilir. SSCB de bir süper güçtü. Direnişin milli bir hüviyet kazandıktan sonra nasıl bir seyir alacağı baştan kestirilemez. Gelen haberler doğruysa Sünniler de Şiilerle birlikte kurtuluş mücadelesi vereceklerini açıklamışlardır. Onlara hatta belki yarın Kürtler bile katılabilir. Mevzubahis olan vatan müdafaasıdır. ABD, Irak'ta bu kadar süre kalmakla hata etmiştir. "Kitle imha silahları" diyordu. "Diktatör" diyordu. Biri asılsız çıktı, diğerini devirdi. O halde neden hâlâ orada? Şüphesiz ki Amerikan çıkarları için. Ne var ki bunu böylece izah edemez. Açmazı da orada. Bu sebeple kalmaya direnecektir. Askerini çoğaltması da yetmeyecektir. O yüzden en sonunda Ankara'nın kapısını çalma zorunda kalır. Birleşik devletler başkanı G.W. Bush, hazirandaki NATO toplantısında misafirimiz olduğunda bizden bunu isteyebilir. Herhalde TBMM'de de bir konuşma yapar. Bill Clinton o kürsüden bir Türk milliyetçisi gibi konuşmuştu. Belki de NATO şemsiyesi altında bu yapılır, belki de Büyük Orta Doğu veya Genişlemiş Orta Doğu. Böyle bir istek karşısında Türkiye ne yapmalı? Asker göndermeli. Kan akıtmak için değil, akan kanı durdurmak için. Hakemlik için, denge için, barış için. Eğer 3 Mart tezkeresi Meclisten geçseydi biz, bugün bölgedeydik, bunları da yapardık. Şu ansa sadece seyirciyiz. Kıbrıs'la alakadar olduğumuz gibi, Gürcistan'la, Kosova'yla, İsrail ve Filistin'le ve Irak'la da alakadar olmak zorundayız. Devlet-i ebed müddet ana fikrimiz bunu emreder.