Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye ile alakalı İlerleme Raporuyla Katılım Ortaklığı Belgesi'ni aynen kanbul etti. Kavramlar kelimeler tercüme edilerek dilimize kazandırıldığından "ilerleme Raporu" ve "Katılım Belgesi" ilk ânda net ve açık şekilde anlaşılmıyor. Kısacası şu... İlerleme raporu, bir karne. Türkiye'nin AB yolunda son bir yılda yaptıklarına bakış, not verme. Katılım belgesi ise istekler, tavsiyeler yazısı. Her iki vesikayı tek metne irca ederek mütalaada bulunmak icap ederse AB'nin değerlendirmesi şöyle özetlenebilir. Evet; ama...muhatabımız birlik böyle diyor. Hükümetin ekonomik alanda yaptıkları takdir edilmekte. Bu evet kısmına giriyor. Fakat, reformlarda bir rehavete gidildiği, yorgun düşüldüğü söyleniyor. Bunların dışında daha bir çok alanda istekler sıralanmakta. Üstelik de sıralanan işlerin 1-2 yıl içinde gerçekleştirilmesi bekleniyor. Hukuk reformlarından, komşularımızla münasebetlere, basın ve fikir hürriyetinden yeniden yargılanmalara, azınlık mallarına, dokunulmazlıklara kadar. Esasında ortaya konanlar yeni şeyler değil. Bunların yüzde 90'ı hatta daha fazlası hemen her gün gündemde. Fark şuradaki bu defa topluca karşımıza geldi. İsteklerin bir kısmını AB talep etse de etmese de Türkiye hayata geçirecektir. Bir kısmı zamanla hallolur. Bir kısmının yapılması ise mümkün değildir. Dolayısıyla Türkiye'nin yoluna devam etmesi lazım. Şimdi raporun tamamı yayınlandıktan sonra ilgili her kişi ve kurum mesele üzerine konuşacaktır. AB konuştu, takdirini de tenkidini de yaptı. Sıra Türkiye'de. Türkiye'de hükümet başta olmak üzere herkes fikrini söyleyecektir. Müzakerelerin çetin geçeceği zaten belliydi. Ne var ki ideallerle hayat farklı. AB'nin Türkiye'den şu istediklerinin ne kadarı tam üye kaç memlekette tatbik olmakta? Eğer öyle olsaydı bugün Fransa'da sokağa çıkma yasağı hortlamazdı. Haksızlıklar, eşitsizlikler, kötü muameleler birtakım insanları isyan noktasına getirdi. AB'nin dikkat etmesi gereken şudur. Her devletin farklı dokuları var, kendine mahsus hassasiyetleri olmazsa olmazları var. Muhakkak ki bir AB ortak paydasında buluşacağız. Ancak farklılıklar da yok sayılamaz. Mesela İngiltere AB ortak parasına geçmemiştir. Eğer karşılıklı iyi niyet ve anlayış sürdürülürse alınacak yol kısa zamanda kat edilir. İlerleme Raporu ve Katılım Belgesi, bugünden itibaren gündemin ana maddelerinden biridir. Ele aldığı hemen her konu uzun uzadıya tartışılacaktır. Ne var ki AB, ilgili komisyonları, kurumları da objektif olmalılar. Türkiye'de hakkında dava olan yazar 2 kişiden ibaret değil. Keza başörtüsü çıkmazda olan bir problemdir. Ona niçin hiç temas edilmemekte? Rumlara, Ermenilere kapı ve limanlarımızın açılması istenirken, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'da yaptıklarına uzaktan bile olsa niçin işaret edilmemekte? AB bildiğini okuyacaktır. Türkiye'ye düşense yere sağlam basmak. Bazı yapılanlar takdir edilmektedir. Bazıları eksik bulunmakta. Eksikler telafi edilir. Sıra gelmemiş olanlar hayata geçirilir. Mümkün olmayanlarınsa neden yapılamayacağı izah edilir. İkna edilir. Netice itibariyle müzakereler başlamıştır. Var olan, yapılmış olan konuşulmakta. Tartışarak ortak doğrulara varılır. Tarih alınmasaydı, müzakereler başlamasaydı ne konuşulacaktı? Yol uzun, harita karışık. Buna rağmen azimle devam.