Çarşamba günü Türkiye'ye dair veya Türkiye'nin Beşar Esad siyasetine dair iki gelişme oldu. Birbirine zıt iki tutum. Beyaz Saray, Türkiye'nin aldığı birtakım müeyyidelerden dolayı tebriklerini dile getirdi. AB ise perşembe günü AB dışişleri bakanlarının Brüksel'de Suriye için toplanacağını açıkladı. Ne var ki bu toplantıya Türkiye yani sayın Ahmet Davutoğlu dâvet edilmedi. Sebep? Sebep, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Bölgesi, Türkiye'nin dâvet edilmesini veto etmişler. Kim veto yani red kararı vermiş? Yunanistan ve Kıbrıs Rumları. Çok iyi etmişler, Avrupa bunu bin kere hak etti. Körle yatan şaşı kalkar. Bu şaşılığın şaşkın eseri, Avrupa Birliğine hayırlı olsun! Yunanistan dediğin iflasla pençeleşen bir hazır yiyici devlet. Eğer, orada kararlar sağlıklı olsaydı bu acınacak hallere düşmezlerdi. Kıbrıs Rum Bölgesini tarife bile gerek yok. Lunapark aynasına bakıp kendini devlet zanneden bir cüce. AB işte bunları rehber edinmiş. Basiretsizliğin bu kadarını göstermek için AB kuruntusuna mı malik olmak gerekirdi? Şunlar nasıl anlaşılmaz? Türkiye olmadan, İslâm âleminde ve bilhassa Orta Doğu'da alınacak her karar kadük kalmaya, hayat bulmamaya mahkûmdur. Avrupa'nın da Orta Doğu'nun da huzur reçetesi Ankara'dadır. Bırakınız Türkiye gibi Suriye ile, din, akrabalık, bin yıllık tarih, kültür ve tam coğrafi ayniyet içinde olan bir ülke dışişleri bakanını çağırmamayı, Endonezya veya Fas gibi Suriye'ye uzak bir devletin Ahmet Davutoğlu gibi üstad bir Hariciye Vekili olsaydı O'nu dahi akıl, mantık ve menfaat bu toplantıya dâvet etmeyi behemehal emrederdi. AB'nin Yunanistan ve Rum Bölgesi elinde ciddiyetini kaybetmesine sadece tebessüm ederiz. Havanda su dövdükleri toplantının sade suya tirit kararlarından bir netice çıkmazsa vebali kendilerine. Türkiye kayıpta değil, parası, birliği ve istikbalinden sonra şimdi basireti/uzak görüşlülüğü/ufku da münakaşa mevzuu olan AB kayıptadır. Kaht-ı rical yaşayan Avrupa, bundan böyle tehlikeli bir sath-ı mailde, tercih isabetsizliği ile malûl. O nasıl dışişleri teşkilatı ki spor adamları kadar basirete sahip değiller. AB'li spor adamları, 2012 Avrupa Spor Başkenti olarak İstanbul'u seçerken AB'nin kendisi politik madrabazlığın mağduru olmayı sineye çekebilmektedir.